İçeriğe geç

AVUSTRALYA’NIN GENEL ÖZELLİKLERİ (Aralık 2019 – Mart 2020) (Australian General Speciality, Dec. 2019 – March 2020)

Avustralya’nın birçok şehrinde, kasabasında gördüğümüz genel özellikleri burada size yazı ve fotoğraflarla anlatmaya çalışacağız.

Önce güzelliklerden başlayalım. Aslında zaten çok güzel bir ülke Avustralya ama bize değişik gelen ya da bizden farklı olan güzellikleri anlatıp  gösterelim. Tabii bazı özellikler üzücü de olabilir. Aborjinler örneğin. Bunlara da objektif olarak değinmeye çalışacağız.

KUŞLAR

Avustralya kıtasında diğer her yerden çok farklı kuşlar var. Bu kuşların hepsini tanımak için ciddi bir çalışma gerekiyor. Biz amatör gözlemci olarak bize değişik gelen kuşların fotoğraf ve videolarını bu bölümde topladık. Avustralya’ya ilk geldiğimizde parklarda dolaşan uzun gagalı beyaz bir kuşla karşılaştık. İnsanlardan hiç çekinmeden yanlarına kadar yaklaşıp yiyecek bekliyorlardı. Büyücek bir kuş. Meğer ismi çöplük tavuğu imiş. Çöplüklerden, artıklardan beslenirler ve kötü koktukları için pek sevilmezmiş. İngilizcesi “bin chicken”. Avustralya’nın her yerinde görebilirsiniz bu kuşu;

Neredeyse Avustralya’nın simge kuşu haline gelmiş Cockatoo papağanları ise çok özel bir kuş. Oldukça zekiler. Eğitimle konuşabiliyorlar. Sidney Körfezi’nde Cockatoo Adası var. Çok seviliyor. Doğada serbestçe yaşıyorlar. İşte Cockatoo (kokatu okunuyor);

Bu da konuşması;

Böyle güzel güzel konuşan papağanların yanında sesi oldukça gür ve rahatsız edici kargalar da var. Bu gür sesli kargalar da Avustralya’nın her yerinde var ve pencerenizin kenarında ötmesi tam bir kâbus;

Avustralya’da bize ilginç gelen bir olay da doğada serbest dolaşan hindiler. Hindinin değişik türleri doğada serbestçe yaşıyorlar. Şehir merkezlerinde rahatça geziyorlar. Kimse de alıp birini eve götüreyim, akşam sofra kurarız demiyor. İşte etrafta rahatça dolaşan hindiler;

Göze çok hoş gelen rengarenk (Rainbow) Gökkuşağı Loreeket papağanlarını izlemek de ayrı bir zevk;

Ve diğer kuşlardan oluşan bir galeri aşağıda. Mutlaka daha birçok kuş çeşidi var. 800 kuş çeşidinden 350 tanesi endemik. Bunlar bizim gezerken rastladıklarımız;

AĞAÇLAR

Avustralya’nın ağaçları inanılmaz büyüklükte. Özel olarak yetiştirilen ağaçlardan bahsetmiyoruz. Doğada kendi başına yetişip büyüyen ağaçlar bunlar. O kadar güzel görünüyorlar ki, tüm dünya bu ağaçlarla kaplansın istiyor insan;

ABORJİNLER

Avustralya’nın kanayan yarasıdır Aborjinler. Kimisi için bir sorun olmayabilir ama kısa zaman öncesine kadar hiçbir hakkı olmayan, vatandaşlıkları kabul edilmeyen, ötekileştirilen, topraklarından sürülen, çocukları alınıp asimile edilmeye çalışılan kahır dolu bir geçmişi vardır Aborjinlerin ve Avustralya’nın. Şu anda tam tersine, pozitif ayrımcılık dahi yapılıyor. Aborjinler için özel sağlık merkezleri, işe yerleştirme merkezleri v.s. açılıyor ama geri dönüp baktığınızda bunlar daha çok yeni. İşte birkaç Aborjin merkezi;

Aborjinler 1788 yılından 1900 yıllarına kadar yaşadığı topraklardan sürülmüş ve yok edilmişler. Aborjinlerin topraklarına dini inanç olarak bağlandığı ve topraklarını kutsal gördükleri batılılar tarafından anlaşılamamış ya da anlaşılmak istenmemiştir. İngilizlerin Avustralya’ya geldiği 1788 yılında Aborjinlerin halen yazıyı kullanmıyor olmaları, hatta konuşulan Aborjin dilinin kabileler arasında farklık göstermesi de iletişimi sınırlandırmış.

Aynı Güney Amerika’ya batılıların getirdiği çiçek mikrobundan binlerce İnka’nın ölmesi gibi Aborjinler de batılıların getirdiği mikroplardan etkilenmiş. Hastalıklar sonucu da Aborjin nüfusun çok azaldığı bilimsel kaynaklarda yer almış.

Avustralya yerlilerinin nüfusunun, Avrupalıların kıtaya yerleşmeye başladığı sıralarda 350.000 civarı olduğu tahmin edilmektedir. 232 yıl sonra 25 milyonluk Avustralya’da 250.000 nüfusa ancak ulaşmış Aborjinler.

1900 yılına gelindiğinde Aborjinlerin nüfusunun %90’ı yok olmuş. 1901 yılında, hükümet kararı ile aborjinlerin üçte birinin çocukları alınmış ve yurtlarda asimile edilmeye çalışılmış. 1920’li yıllarda başlayan kuraklık sonucu batılılar Aborjinlerin su kaynaklarına da el koymuş ve büyük çatışmalar çıkmış. Çatışma iki taraflı olur. Buna pek çatışma denilemez gerçi.

1960 yılına kadar Aborjinler vatandaşlığa da kabul edilmediği için ne oy kullanma ne de temel insan haklarından yararlanabiliyormuş.

1999 yılına kadar İngilizlerin kıtaya aborjinlerden önce geldiği kabul ediliyor ve Aborjinlerin mülkiyet hakkı kabul edilmiyormuş. Aborjinlerin açtığı dava sonucu bu kabulden vazgeçilmiş ama mahkeme kararı uyarınca İngilizlerin geldiği tarihte kıtanın sahipsiz (terra nulus) olduğuna karar verilmiş. Tabii bu durumda yine Aborjinlerin 1788 öncesine ilişkin mülkiyet hakkı kabul edilmemiş. 1999 anayasa değişikliği ile Aborjinlere mülk edinebilme ve yaşadığı topraklara sahip olabilme hakkı tanınmış.

2008 yılında zamanın başbakanı olan İşçi Partisi lideri Kevin Rudd Aborjinlerden resmen özür dilemiş. Ancak herhangi bir tazminat ödenmemiş.

2016’da Aborjin protestoları başlamış. aşağıdaki bağlantıya tıklayarak çıkan haberleri inceleyebilirsiniz;

 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avustralya-da-aborjinler-haklari-icin-yurudu/604229

2017 yılında yapılacak bir referandumla Aborjin haklarının anayasada yer alması gündeme alınmış. Ancak liberal parti böyle bir gündem olmadığı yolunda bir açıklama yapınca büyük tepki toplamış. Clinton Pryor isimli bir aktivist Perth’ten Sidney’e 5.580 km.’lik yürüyüşle bu durumu protesto etmiş. Yol boyunca düzenlediği aktivitelerle oldukça ses getirmiş bu eylem. Lütfen bağlantıya tıklayınız; https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41107102

Halen böyle bir referandum taslağı federal parlamentoya gelmiş değil. Avustralyalıların gündeminde de böyle bir sorun yok. Ancak ne yazık ki Aborjin halkı toplumdan tamamen soyutlanmış yaşamaya devam ediyor. İş yaşamının dışındalar. Sokaklarda işsiz dolaşıyorlar ve hükümetin bağladığı işsizlik maaşı ile geçiniyorlar.

Aborjin sanatı son zamanlarda önemsenmeye ve Avustralya çapında turistlere satılmaya başlanmış. Didgeridoo denilen boru şeklindeki müzik aletleri ve noktalama şeklindeki resimleri her yerde satılır olmuş.

Didgeridoo yandaki fotoğrafta gözüken alet;

Çıkardığı ses ise şöyle;

ABORJİN BAYRAĞI

Avustralya’nın birçok yerinde, gönderde veya kutlamalarda bu bayrağa rastlayabilirsiniz. Resmi Aborjin bayrağı olarak kabul ediliyor;

Normalde bir ulusun ya da topluluğun bayrağı o topluluğa ait herkesin bayrağıdır. Ama Aborjin bayrağında durum böyle değil. Bayrağın bir sahibi var. Evet yanlış duymadınız. Bu bayrağın patentli bir sahibi var.

Bayrak 1971 yılında ilk defa kullanılmış ve o tarihten sonra Aborjin halkını temsilen birçok yerde kullanılmaya başlanmış. Hükümet de 1995 yılında bu bayrağı Aborjinlerin resmi bayrağı olarak kabul etmiş.

Kendisi de bir Aborjin olan Harold Thomas bayrağın tasarımının kendisine ait olduğunu kanıtlayarak 1997 yılında mahkeme kararıyla telif hakkını tescil ettirmiş. O günden bu yana bayrağın çoğaltılması Harold Thomas’ın iznine tabi. O da bu hakkı 2018 yılında sözleşme ile bir şirkete devredince… buyrun burdan yakın. Şirket herkese ihtarname göndererek çoğaltılmasının kendi iznine tabi olduğunu duyurmuş ve engellemiş. Bir halka ait olduğu resmen tescil edilmiş bir bayrağın sahibinin tek bir kişi olması kapitalizmin geldiği noktayı göstermesi açısından ibret verici bir olaydır. Avustralya’da her yerde gördüğümüz bu bayrak Dünya üzerinde sahipli tek bayrak olarak bakalım ne kadar kalacaktır?

Aşağıdaki bağlantıdan konu ile ilgili ayrıntılı bilgi alabilirsiniz;

https://iprgezgini.org/2019/07/31/ulusal-bayrak-ve-telif-hakki-avustralya-aborjin-bayragi-vakasi/

AVUSTRALYA GÜNÜ (AUSTRALIA DAY)

Avustralya’da her yıl 26 Ocak’ta kutlanan Avustralya Günü de tartışılmaya devam ediyor. İngilizlerin adaya ayak bastığı 26 Ocak 1788 tarihi anısına bu tür bir kutlama günü oluşturulması 1994 yılında resmi tatil ilan edilerek kabul edilmiş. Kutlamaların en büyüğü Sidney’de yapılıyor. Birkaç kare fotoğraf ve video bu kutlamaları daha iyi anlatacaktır.

Böyle kutlanmakla birlikte bazıları için bu gün İstila Günü veya Ulusal Yas Günü’dür. Aşağıdaki bağlantıdan konu ile ilgili haberleri okuyabilirsiniz;

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avustralya-gunu-protesto-edildi/1375322

BİLGİLENDİRME LEVHALARI

Avustralya’da en hoşumuza giden özelliklerden biri bilgilendirme levhaları oldu. Şehrin önemli noktalarına yerleştirilmiş levhalar size nerede olduğunuzu, yakındaki yerlerin mesafesini ve yönünü belirtiyor. Levhalarda haritalar ile ayrıntılı açıklamalar yer alıyor. Bir turist için o kadar önemli bir ayrıntı ki. Hele Milli Parklar gibi internetin çekmediği yerlerde çok önemli hale geliyor. İşte birkaç örnek;

POSTA MERKEZLERİ

Bu nasıl bir tabir diyebilirsiniz. Posta merkezi yerine postane kelimesini özellikle kullanmadık, çünkü bu merkezlere postane denmesi, sadece postane olarak algılanması büyük haksızlık olur. O kadar güzel düşünülmüş posta merkezleri ki, her şey var. Kart atacaksınız bu merkezlerde her türlü kart satılıyor. Koli gönderecekseniz her türlü ambalaj malzemesi satılıyor. Hediye gönderecekseniz envai çeşit hediyelik eşya mevcut. Elektronik eşyalar, kırtasiye malzemeleri, oyuncaklar, kitaplar, yöreye özgü hediyelikler, yani ne arıyorsanız gelip alıyor ve postayla istediğiniz yere gönderiyorsunuz. Her şehir ve kasabada bunlardan çokça bulunmakta.İşte bu merkezlerden biri;

Avustralya sokaklarında yandaki gibi bir şeye rastlarsanız benim gibi yangın borusu sanmayın. Ben etrafında dönüp; “ne kadar büyük bir yangın borusu” derken sonradan bunun bir posta kutusu olduğunu anladım. Bu tarihi figürler birçok yerde sokaklardan kaldırılmamış ve hoş, nostaljik bir dekor olarak duruyor.

ORTA MALI BİSİKLET VE SCOOTER’LAR

Avustralya’nın büyük şehirlerinde çok güzel bir uygulama var; Orta malı bisiklet ve scooter’lar. Kiralık bisikletler artık bizde de var. İstanbul’da scooter’lar da kullanılmaya başlandı sanırım ama çok yaygın olduğu söylenemez. Avustralya’dakiler ise oldukça yaygın ve bu yaygınlığını orta malı olmasına borçlu. Orta malı tabirini kullanmamızın nedeni bunlar gerçekten ortada bırakılıp gidiliyor. Hatta kullanım kılavuzunda özellikle ortalıkta, görünür yerlerde bırakılması isteniyor. Amaç herkesin görebileceği, bulup kullanabileceği yerlerde olması. Yani bizde olduğu gibi bu araçları kilitli bir yerden alıp yine kilitli bir yere bırakmıyorsunuz. Böyle sabit durduğu yerler yok. Belediyeler veya kullanımını sağlayan şirketler bakım veya şarjlarını tamamladıktan sonra görünür bir yere toplu olarak bırakıyorlar ama sonra bunlar şehrin birçok yerine dağılıyor. İsteyen istediği yerde bırakıyor.

Sistem şöyle işliyor; Bisiklete ya da scooter’a rastladığınız yerde kredi kartınızı dokundurarak kilidi açıyorsunuz. Cep telefonu uygulamaları da var ve daha ekonomik oluyor. Gerekli depozito geçici olarak ödendikten sonra bisiklet sizin. Gezdiniz dolaştınız sonra da otelinize ya da evinize geldiniz. Sokağın ortasına bırakıyorsunuz. Hatta kaskı ile birlikte bırakıyorsunuz. Tekrar kredi kartınızı ya da cep telefonunuza gelen barkodu okutuyorsunuz, bisiklet (ya da scooter) kilitleniyor. Sizden kullanım sürenize uygun bir ücret kesiliyor. Terk ettiğiniz yerde çektiğiniz bir fotoğraf da şirkete gönderiliyor, işlem bu kadar.

Yandaki fotoğrafta bisikletler bakımı yapılmış, şarjları tamamlanmış (elektrikli bisikletler) vaziyette gözüküyor.

Bisikletin tekerleğinde bulunan kilit, cep telefonu uygulamasından gelen barkod veya kredi kartının temassız özelliğiyle dokundurunca açılıyor.

Şehrin orta yerinde buldunuz, buyrun binebilirsiniz, çekinmeyin…

“HOTEL” YAZAN HER YER OTEL DEĞİLDİR

Avustralya’da şehir merkezinde “Hotel” yazan, genelde eski binalar göreceksiniz. Bunlar aslında otel değil, bar veya pub olarak kullanılıyor. Eskiden kalma bir adet devam ediyormuş. Otellerin mutlaka içki satılan bir barları olurmuş ve içki içen seyahat edemeyeceği için o gece orada kalması gerekirmiş. Artık bu tesisler otel olarak kullanılmıyor. Bazısında kalınabilecek odalar da bulunuyormuş ama genelde binaların tamamı bar olarak işletiliyor. İsimleri geçmiş hatıraları silip atmak istemediklerinden “hotel” olarak kalmaya devam ediyor. Yani şehir merkezinde her gördüğünüz “hotel”e gidip boş oda istemeyin.

FERFORJENİN SANAT OLARAK ZİRVEYE ÇIKTIĞI ÜLKE

Ferforje dediğimiz yani işlenmiş ve şekil verilmiş demirin sanat olarak adlandırılması garip gelebilir. Avustralya’daki örnekleri görünce gerçek bir sanat olduğuna karar veriyor insan. Özellikle eski binaların balkonları veya girişleri öyle güzel süslemeli ferforjelerle dolu ki tam bir görsel zevk unsuru. Önce sadece Sidney’de sandığımız bu sanata birçok şehirde rastladık. Yeni binalarda bu geleneğin sürdürülmemesi kötü tabii ama el işçiliği her yerde olduğu gibi burada da modern yaşama yenilmek üzere ne yazık ki… Şu güzelliklere bakar mısınız;

ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ AVUSTRALYA

Bu başlık boşuna atılmadı. Avustralya gerçekten her anlamıyla bir özgürlükler ülkesi. Yangınlar sırasında televizyonda gördüklerimize inanamadık. Avustralya Başbakanı itfaiyecileri ziyaret ederken ellerini sıkıyordu. Bir itfaiyeci elini uzatmadı ve defolup gitmesini söyledi. Bir gazetecinin canlı yayında röportaj yaptığı başka öfkeli bir itfaiyeci de başbakana küfretti. Bunlar tüm televizyonlardan yayınlandı ve o itfaiyecilere hiçbir şey olmadı. Bu fikrini açıklama özgürlüğü karşısında şapka çıkartılır.

Ayrı bir özgürlük ise Avustralya’da kimse kimseye dönüp bakmaz ve onu yargılamaz. İsterseniz sokaklarda pantolonsuz dolaşın, kimsenin umurunda olmazsınız. Bu rahatlık insanların içine işlemiş vaziyette.

Ne demek istediğimizi yandaki fotoğraf anlatıyor.

Dünyada en büyük Mardi Gras gösterileri New Orleans’tan sonra Sidney’de yapılmakta. Mardi Gras bir eşcinsel festivali. Sokaklarda geçit törenleri ve şenliklerle kendilerini kutluyorlar. Topluma biz de varız ve bu halimizle mutluyuz, siz de bizi bilin ve bizimle mutlu olarak yaşayın demenin en güzel yöntemi. Geçit töreninde her topluluk veya kurum kendi pankartlarıyla geçiyormuş. Örneğin Sidney Mühendisler Birliği, Sidney Barosu veya Sidney Polis Teşkilatı gibi… Türkiye’de düşünün mesela, eşcinsel festival yürüyüşünde Emniyet Müdürlüğü pankartı altında eşcinsel polisler yürüyüş yapıyor ve halka çiçek atıyorlar… Böyle bir şey olamaz diye düşünüyorsunuz belki, hele ki bizim Diyanet İşleri Başkanımız eşcinselliği sapkınlık olarak nitelemedi mi daha yeni… Gerçi tüm dinlere göre eşcinsellik sapıklık. Ama bu dünyada olmaz olmaz…

Gönderde dalgalanan gökkuşağı yani eşcinseller, daha doğrusu LGBTİ bayrağı Sidney’in merkezinde, yaklaşan kutlamalar için LGBTİ kişilere saygı olarak dalgalandırılmakta.

Ne yazık ki kutlama günü olan 16 Şubat’ta Sidney’de değildik ve bu özel günü göremedik ama bir daha Sidney’e gidersek mutlaka izlemeye çalışacağız.

Ayrıntılı bilgiyi bu bağlantıdan edinebilirsiniz; https://www.mardigras.org.au/

MARKETLERDEKİ GÜZEL UYGULAMA

Avustralya’daki marketlerde etiketlemeye çok önem veriliyor. Tüm gıdaların üretildiği ülke mutlaka etikete yazılıyor. Siz nereden geldiğini bildiğiniz ürünü alıyorsunuz. Avustralya’da üretilen tarım ürünleri çoğu zaman yurtdışından gelen ürünlerden daha pahalı, çünkü çiftçinin desteklenmesi için fazladan para ödeniyor. Bu da yerli ürünü pahalı hale getiriyor. Buna rağmen birçok Avustralyalı’nın kendi ülkesini desteklemek için pahalı olan yerli ürünü satın aldığından söz ediyorlar. Gerçekliğini bilmiyorum ama doğru olma olasılığı yüksek, çünkü satılmayan ürün tezgahlarda yer bulamaz. Pahalı Avustralya ürünleri ise tezgahlarda yer almaya devam ediyor. Bazı ürünler aşırı büyük ve gelişmiş. Örneğin dolmalık biberler el büyüklüğünde, dolayısıyla dolmasını yapmak olanaksız. Veganlar için üretilmiş etsiz et ürünleri de ilginçti. Marketlerden birkaç fotoğraf;

Bir de tüm marketlerde ortak bir uygulama ile girişte çocuklar için bedava meyve dağıtılıyor. Kimisinde muz, kimisinde elma, armut v.s. Mutlaka bu sepette bir meyve bulunuyor. Çocuklar her zaman ön planda, korunuyor ve kollanıyor.

SOKAK KİTAPLIĞI (STREET LIBRARY)

Avrupa’da sık gördüğümüz bir uygulama olan sokak kitaplığını Avustralya’da da görmek bizi mutlu etti.

İsteyen buradan kitap alıyor, isteyen de okuduğu kitabı bırakıyor.

Hiç düşünmeyin çalınmıyor mu diye, kitabın hırsızlığı olmaz.

KÖPEK İÇİN KAPALI VEYA SINIRLI ALANLAR

Avustralya’da hiç sokak köpeği yok. Buna karşın evlerde çok köpek besleniyor. Parklarda, gezinti alanlarında herkes köpeğiyle yürüyüşlere çıkıyor. Bu durum bazen rahatsızlık yaratır dereceye varınca önlemini almışlar. Plajlarda levhalar ile köpeklerin gireceği alanlar belirlenmiş ya da tamamen yasaklanmış. Parklarda belli saatler arasında gezdirme kuralları konmuş. Bu kurallara herkes son derece saygılı davranıyor.

SOKAKTA YATANLAR VE DİLENCİLER

Avustralya büyük bir ekonomik hacme sahip zengin bir ülke. Uluslararası Para Fonu’na göre Avustralya dünyanın en büyük 13. ekonomisi iken kişi başına düşen milli gelir sıralamasında dünya 9.su olmuş. Ülke ayrıca İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında Norveç’in ardından 2. gelip, yaşam standardı, sağlık, eğitim, kişisel özgürlük ve politik haklar gibi birçok kriterde dünya genelinde üst sıralarda. Gelir dağılımında büyük uçurumlar yok. Asgari ücretli bir çalışan ile en yüksek devlet memuru maaşı arasında önemli farklar bulunmamakta. Özel sektör oldukça gelişmiş, ülkenin sermaye birikimi dünyada belirli bir öneme sahip hale gelmiş. Ülkenin 25 milyonluk nüfusu gelirin adil dağıtımında kolaylık oluşturmaktadır. Peki bu durumda sokakta yaşayanlar, dilenenler nasıl oluyor? Gerçi bu tür örnekler dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de de var ama orası kapitalizmin merkezi, olabilir. Avustralya ise daha toplumcu bir yapıya sahip görünen bir ülke. Bu manzaralar nasıl oluşuyor;

Bir açıklama, çalışmak istemeyenler tercih olarak sokakta yatıyor denmekte. Bu görüntüler tercih olabilir mi? Amerika’da sokakta yaşayanlar için de işin felsefesinden bahsetmişler ve insanların kendi tercihi olduğunda ısrar etmişlerdi.

Avustralyalılar, sokakta yatanlar için barınakların olduğunu ve isteseler gidip orada kalabileceklerini söylüyor ama bu insanlar neden o zaman hiç olmazsa akşamları gidip barınakta yatmıyor? Bir yerde bir terslik var ama kimse bu tersliği düzeltmek için uğraşmıyor.

TRAFİK LAMBALARI

Avustralya’nın her yerinde aynı tür sesli trafik lambaları var. Yeşil yanınca sesli olarak uyarıyor. Görme engelliler için çok önemli bir kolaylık. Karşıya geçme süresi azalınca sinyal sesi sıklaşıyor ve daha çabuk geçmeye çalışıyorsunuz. Bir kere alışınca oldukça kolaylık sağlayan bir sistem.

ŞEHİRLER AYNI SİSTEMLE KURULMUŞ

Aslında Avustralya’nın her tarafı aynı sistemle kurulmuş. Her şehir veya kasabada aynı trafik lambaları, aynı levha sistemleri, aynı bina modelleri, aynı botanik bahçeleri, aynı müzeler ve galeriler, aynı metro istasyonları, aynı otobüs durakları, v.s. her şey aynı. Tarihten gelen bir süzülme olmadığı için kendiliğinden bir gelişme olmamış. Her şey 1788’de başlamış ve adım adım kurulmuş. Bu sayede bir şehri gördükten sonra kolay adapte olup diğerlerinde yabancılık yaşamıyorsunuz. Sürpriz yok. Her şey tam olarak belirli ve her yerde aynı. İstanbul’da her sokağın ayrı bir sürprizi vardır. Bazen heyecanlanır insan, Balat’ta yan sokakta karşıma ne çıkacak diye merak edersiniz. Beyoğlu ayrıdır, Salacak ayrı. İzmir’de Tilkilik sokaklarında yürürken, ya da Alsancak’ın arka sokaklarında gezerken birbirinden tamamen farklı hayatlar gözünüze çarpar. Aslında onları arar gözleriniz. Tekdüzelik değildir beklentiniz, farklılıklar arasında varoluştur. Yani bizde bir şehrin semtleri bile birbirinden çok farklıyken Avustralya’nın şehirleri bile neredeyse aynıdır.

Artık şehir şehir dolaşmaya başlıyoruz bu büyük kıtayı. Önce Sidney. Ama Sidney o kadar ihtişamlı ki ancak iki bölümde anlatabileceğiz bu güzel kenti. Sonra Tamworth, Port Macquire ve Melbourne var sırada. Ardından güzeller güzeli Tazmanya Hobart, sonrasında küçük güzel Adelaide ve sırasıyla Perth, Cairns ve Büyük Set Resifi, Brisbane ile Byron Bay ve Noosa gelecek. Birlikte Avustralya’nın büyük kısmını dolaşacağız. Hazırlanın…

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: