KABAK KOYU YERİNE KALKAN (27 Nisan 2015)
11 mins read

KABAK KOYU YERİNE KALKAN (27 Nisan 2015)

GÜZELİM KOYLAR ÖZEL ŞAHISLARA EMANET EDİLEMEZ

27 Nisan pazartesi sabahı Göcek’ten hareket ettik. Yolda, tavsiye üzerine Günlüklü Koyu’na (Küçük Kargı) uğradık. Günlüklü Koyu bir “Tabiat Alanı”. Devletin tabiat alanlarına giriş ücretli. Karavan giriş ücretinin 50.-TL olduğunu öğrenince canımız sıkılıyor. Bu alanlarda zaten gece konaklamak yasak. Günübirlik ziyaret edebiliyorsunuz. Biz ise yolumuzun üstü olduğu için 10 dakika uğrayıp geçeceğiz. 10 dakika için başka tarife yok. Arabayı kenara çekiyoruz. Emine bisikletle giriyor içeri. Kişibaşı giriş 5,5 TL. Ben bu uygulamayı protesto ediyorum ve girmiyorum. Ey Orman Bakanlığı, de ki; 1 saate kadar giriş 10.-TL, tamam vermeye hazırım. Ama 5 dakika da kalsan, 10 saat de kalsan 50.-TL, işte bu büyük haksızlık. O zaman Anayasa gereği herkese ait olan kıyıları vatandaşına kullanılmaz hale getirmiş oluyorsun ve Anayasa’ya aykırı davranıyorsun. Daha felaket bir uygulama; Orman Bakanlığı’nın “Tabiat Alanı” ilan ettiği yerlerin özel şahıslara kiralanması. Günlüklü Koyu’nda özel kişilere ait bir otel var. Tabii ihale ile işletmesini almışlardır, Fakat böyle saçma sapan bir uygulama olamaz. Hem “Tabiat Alanı” ilan edeceksin, yani burası çocuklarımıza miraz bırakacağımız doğal güzelliğe sahip diyeceksin, hem de özel sektöre işletmesini vereceksin. Özel sektör doğal olarak sadece kâr düşünecek. Atık su, temizlik, doğanın zarar görmemesi gibi kaygılardan önce paranın düşünülmesi bu tür yerlerin ruhuna aykırıdır. DEVLET EĞER BU KOYLARA SAHİP ÇIKAMIYORSA, NE İÇİN VAR? NE İŞE YARAR BU DEVLET???

KATRANCI KOYU

Günlüklü’den çıkar çıkmaz Katrancı’nın mükemmel manzarası karşıladı bizi. Karşıda Katrancı Adası ve aşağıda vadi şeklinde denize kadar uzanan, çam ağaçlarının arasındaki Katrancı Koyu…

Bende yeri ayrıdır bu koyun. Hatıralarım ilk gençlik yıllarıma kadar gider. Bu koya ilk gelişimiz 1978 yazıydı. Lise talebesiyiz henüz. 4 kafadar arkadaş, çok methini duyduğumuz bu koya çadırlarımızı sırtlanıp gelmiştik. TURBAN’ın işlettiği kamp yeriydi o zaman. TURBAN nedir diyenlere küçük not. Bu tür kamping alanlarını ve otelleri işleten devlet kuruluşuydu. Turizm Bakanlığı’na bağlı idi ve çok güzel bir işletmecilik yapardı. İlk önce kötü yönetip gözden düşürdüler, sonra da kapattılar güzelim kuruluşu. 1978 yılında geldiğimizde burayı çok sevmiştik. Koy iki bülümden oluşuyordu. Girişteki büyük bölüm ailelere ayrılmıştı. Arkadaki küçük koy ise bekarların ve öğrencilerin koyuydu. Burada herkes birbirine yardımcıydı. Gece geç saatlere kadar kamp ateşi etrafında şarkılar, türküler söylenir, içkiler içilir, ama hiçbir olay çıkmazdı. Herkes birbirine azami derecede saygılıydı. Birisi hastalanınca herkes seferber olurdu. Fethiye’ye alış-verişe gidenlere diğer çadırlardan siparişler verilirdi. Fethiye’ye nasıl mı gidilir? Koydan ana yola 1,5 km.’lik dik rampa tabanvay çıkılır. Eğer bir araç geçerken sizi alırsa şanslısınız. Ana yolda her araca otostop yapılır. Çünkü dolmuşlar saatte bir hatta iki saatte bir geçerdi. Otostobumuza duranlar genelde köylülerin traktörleri olurdu. Ürününü yüklemiş römorka Fethiye’ye satmaya giden köylülerdir bunlar. Yalnızlıktan sıkılmış, yanına çene çalabileceği bir arkadaş ararlar. Saatler sürerdi traktörle Fethiye… Ama bedava… Pazardan alış-veriş yapıldıktan sonra dolmuşun kalkış saatine yetişilir ve yol ayrımında dolmuştan inip elimizdeki yüklerle 1,5 km.’lik yokuş aşağı iniş ızdırabı başlardı. Ama yine de, o güzel ortamda yaşadığımız günler için bu eziyetleri çekmeye değerdi. Katrancı’nın doğal güzelliklerini anlatmak ise pek kolay değil. Geceleri, uzun kamp ateşi ve çalgılı eğlencelerden sonra denize girilirdi. Çünkü deniz seni çağırırdı. Denizin içi ışıl ışıl olur, yükselen ay ışığının şavkı ile birlikte aydınlık deniz dibine yakamozları yakalamak için dalardık. Yakamozlar canlıdır. Gecenin belli zamanlarında toplu olarak hareket eder ve denizin içinde parıltılar oluştururlar. Bu ışıklar çeker seni denize. Gece saatin önemi yoktur. Gökte ay, denizde yakamoz, dudaklarımızda söylenen şarkıların mırıltıları atarız kendimizi denize. Bu güzel anılardan sonra ertesi yıllar tekrar geleceğimizin sözlerini verdik birbirimize ama çok sonra gelebildik tekrar bu güzel koya. Üniversite 2. sınıfın yazıydı sanıyorum. 1982 yazında tekrar geldik. Bu sefer 9 kişiydik. Katrancı yine güzeldi ama üzerimizden 12 Eylül geçmişti. Koyda jandarma nöbet tutuyordu. Sol bir şarkı-türkü söylenirse alınıp götürülüyordu azılı teröristler !!! Ruhi Su söylemeye dahi çekinir olmuştuk. Zülfü Livaneli ve Cem Karaca zaten mümkün değildi. Bazı geceler kısık seslerle mırıldanırdık türküleri. Fakat ay ışığı ile yakamoz öpüşmeleri aynen devam ediyordu. Biz birkaç inatçı manyak, gecenin geç saatlerinde yakamoz ışıklarını beklerdik denize girmek için. Yaklaşık 500 kişinin kaldığı bekarlar koyunda 10 kişiyi bulmayan bu deliler grubu yanyana gelip, yakamoz beklerken şiirler okurduk gecenin ilerleyen saatlerine rağmen.

Bu güzel anılarımızın üzerinden çok yıllar geçti. Öğrendik ki Katrancı Koyu özelleştirilmiş. Nasıl üzüldük bilemezsiniz. Yolumuz düştüğünde uğradık; genel görüntü berbattı. Bir yıl sonra koy kapatıldı. Yıllarca kapalı kaldı. Şimdi ise…

KATRANCI KOYU TAMAMİYLE ÖZEL İŞLETMECİDE !!!

Katrancı Koyu’nda tüm koy özel işletmeciye emanet edilmiş. Girişteki kulübenin üstündeki levha ise ilginç; Mescit. Girişte 2014 tarifesi var. Tarifenin değiştiğini söylüyorlar. 2015 tarifesi karavan günlük konaklama 47.-TL. Arabayı bırakıp gezmek için izin istiyoruz. “Tabii buyrun” diye davet ediyorlar sağolsunlar. İçimiz “cız” ederek geziyoruz. İçeride bungalow denemeyecek, etrafına naylonlar gerilmiş barakalar var. Tam bir mezbelelik. Fotoğrafını çekmek istemiyorum. Anılarımda bu kötü görüntü kalmasın. Koy herşeye rağmen güzelliğinden birşey kaybetmemiş. İki koy arasında ahşaptan çok güzel bir kamelya vardı. Berbat bir demir yığını koymuşlar yerine. Çok çirkin. Güzelim koy sanki acı çekiyormuş gibi geldi bana. Böyle durumlarda hemen oradan çıkmak isterim. Yine aynı duyguyu yaşadım ve bekarlar koyunun sonuna kadar gitmeden ayrıldık koydan.

ÖLÜDENİZ VE KABAK KOYU YOLCULUĞU

Katrancı’dan sonra ver elini Ölüdeniz… Ölüdeniz’in harikulade coğrafyasını tekrar tekrar akıllarımıza nakşettik.

Ölüdeniz’in meşhur kumsalının sağından bir yol gider içerideki otellere. Bu yola girdiğiniz zaman iki tane karavan kamp yeri var. Kampçıların bilgisine… Konumları çok güzel ama işletme nasıldır, kalmadığımız için bilmiyoruz. Şimdi hedefimiz Kabak Koyu. Daha önceden öğrendiğimize göre, arabayla koya inmek olanaksız. Arabayı yukarıda, Faralya Köyü’nde bırakacağız ve “shuttle” dedikleri servisle inecekmişiz. Tabii merak içindeyiz. Levhaları takip ederek Faralya Köyü’ne gidiyoruz. Yol hemen Ölüdeniz’in yanındaki muhteşem Belcekız Plajı’nın sonundan başlıyor. Heybetli Babadağ’ın, yani şu yamaç paraşütü yapılan dağın yamacındayız. Yamaç paraşütü yapsak mı acaba diye düşünürken, yarın vakitlice gelip yaparız, şimdi Kabak Koyu’na yollanalım diyoruz. Babadağ’ın yamacından başlayan tırmanma ne zaman Kabak Koyu’nda bitecek derken bir baktık, biz baya baya dağa tırmanıyoruz. Sağ tarafımız muhteşem manzaralı bir uçurum !!! Yamaç paraşütü yapmış kadar olduk. Bu kocaman arabayla dağın zirvesine çıkmaya hiç niyetimiz yok. Yol giderek daralıyor veya bize öyle geliyor. Manevra yapıp geri dönebileceğimiz bir yer arıyoruz. Kabak’ı da Koyunu da boş verip canımızı sağ salim kurtarma telaşına düşmüş durumdayız. Yukarıya az bir mesafe kaldığında manevra yapacak genişliği yakalıyor ve dönüyoruz. Tekerleğin altına bir taş koyup hemen fotoğraf çekmece…

Fotoğrafın sağında geldiğimiz yol gözüküyor. Bu noktadan aşağı inerken köy dolmuşları ve birçok minibüsün bizim araba ile aynı boyda olduğunu ve vızır vızır dağa çıktığını düşünüyoruz ama bir metre daha çıkmaya niyetimiz yok. Aşağıya iner inmez, bu kadar Ölüdeniz yeter deyip canlı denizlere direksiyon kırıyoruz. Ver elini Kalkan… Kalkan’a varıp güzel sokaklarında dolaşıyoruz. Türk’ten fazla İngiliz’in yaşadığı bu küçük belde, her zaman olduğu gibi yüzümüzde gülümsemeler oluşmasına yol açıyor. Başka yerde adama deli derler. Burada ise herkes gülümsüyor…

Yarın nereye gideceğimizi planlamadık. Planlarımıza uyamadığımız için en iyisi yol bizi nereye götürürse oraya… Rota:YOL…

Bir Cevap Yazın