İçeriğe geç

BÜKREŞ 19-22 Eylül 2014 (2. Bölüm)

BÜKREŞ’İN ESKİ ŞEHİR BÖLÜMÜ (Old Town)

Eski şehrin sokakları çok keyifli ve eğlenceli. Her noktasında bir şenlik var. Sokak sanatçıları, palyaçolar, çocuklara boyama masaları, sokaklara serilmiş suni çimler üzerinde çiçek festivali, orkestra ile sokakta dans edenler… Her yerinde ayrı bir eğlence…

???????????????????????????????

???????????????????????????????

Eski Şehrin şenlikli sokakları

Eski Şehrin şenlikli sokakları

??????????????????????????????? ???????????????????????????????

DSC07095

???????????????????????????????

???????????????????????????????

???????????????????????????????

Gezmekten yorulunca ve acıkınca Bükreş’in en iyi restoranı olduğunu öğrendiğimiz Caru’cu Bere’ye yollanıyoruz. Restoran eski şehrin sınırında. Kolaylıkla buluyoruz navigasyon sayesinde. Fakat o da ne? Dışarıda bir kuyrukla karşılaşıyoruz. Kuyruğun önünde bir banko var ve iki bayan. Soruyoruz kuyruğun ne olduğunu. Rezervasyonu olanların masalarının boşalmasını, olmayanların da bir masa boşalmasını bekleme kuyruğuymuş. Restoranın bahçesinde en az 100 masa var. İçeriye girip bakıyoruz, burası da kocaman, iki katlı ve tüm masalar dolu. Tam o sırada folklör gösterisi başlıyor. Romanya’nın güzel halk oyunları bir anda önümüze çıkınca hemen videoya kaydediyorum. Caru’cu Bere Restoran’ın fotoğraf ve videolarını galeri kısmında bulacaksınız. Tekrar bankoya dönüp yer soruyoruz, 2 gün sonraya varmış. Biz de 2 gün sonra Pazar akşamına rezervasyonumuzu yaptırıyoruz. Hem de masamızı seçerek. 2P bölümü R:45 masası saat 20:00.

Artık hava kararmıştı. Ancak saatler ilerledikçe sokaklar kalabalıklaşmaya başladı. Meğer şehrin en iyi restoran ve eğlence yerleri eski şehir (old town) bölümündeymiş. Sokaklar her çeşit bar, cafe, restoran, disko ve gece kulüpleriyle dolu. Saray ve Divan isminde iki Türk restoranına rastladık. Birçok da kebapçı ve dönerciye… Hepsi birbirinden güzel. Eski şehir fotoğraflarına galeri kısmından ulaşabilirsiniz.

Eski şehrin her tarafına girip çıktık ve gecenin sonunda artık pestilimiz çıkmıştı. Otelimizde dinlenip yarına hazırlandık.

 20 EYLÜL CUMARTESİ, ŞEHRİN KEŞFİ VE PARLAMENTO BİNASI

Ertesi gün, dışarıda kahvaltı aranıp vakit kaybetmemek için erkenden otelin kahvaltısına iniyoruz. Otelden rezervasyon yaptırırken özellikle kahvaltı almamıştık. Hem pahalı gelmişti hem de değişik yerlerde kahvaltı yapmak daha çok ilgimizi çekiyordu. Ancak ilk sabah vakit kaybetmek istemedik. Otelin kahvaltısı açık büfe ama çok zayıf. Kahvaltı sonrası rehber kitaplardan ve diğer yazılardan öğrendiğimiz güzergâhlar üzerinden şehri keşfe başladık. Ellerimizde harita, önce ana cadde üzerinde Ulusal Müze. Ancak o da ne? Müze kapalı. O sırada iki otobüs turist geldi. Rehber müzenin kapalı olduğunu anlayınca çok kızdı, ama yapacak bir şey yok. Kapıda bir yazı asılı. Ulusal gün tatiliymiş. Bir yandan bizim için güzel. Farkında olmadan ulusal günde Bükreş’e gelmişiz, ancak planladığımız günde müzeleri gezemeyince planımız alt-üst oldu. Son günümüz pazartesi, yani zaten müzeler kapalı. Bu durumda bütün müzeler tek güne yani yarın Pazar gününe sıkıştı. El mecbur.

Şehri keşfetmeye devam. Karşımıza Bükreş Belediye Müzesi çıkıyor. Çok sevimli tarihi bir bina. Dışarıya pankartlar halinde bir sergi açılmış. Çok ilginç bir sergi. Aynı açıdan çekilen fotoğraflarla, bir binanın ya da mekânın eski ve yeni hali. Kimi eski binalar yıkılmış yerine modern bir bina yapılmış, kimisi yeşil alan olmuş, birçok yapı da korunmuş. Serginin amacı hemen anlaşılıyor; komünist devrim sonrası tarihi binalar korunmamış ve devrime kurban gitmiş denmek isteniyor. Bir nebze doğru ama korunan kısmına bakınca haksızlık yapıldığını düşünüyor insan. Zira bizdeki yıkım düşünülürse iyi bile korunmuş denebilir. Bu serginin fotoğraflarını galeri kısmından izleyebilirsiniz. Umutsuzca müzenin içine giriyoruz ve kapalı olduğunu öğreniyoruz. Görevliden öğrendiğimize göre meşhur Parlamento sarayı açık. Sevinçle çıkıp doğru, çok merak ettiğimiz, Dünya’nın ikinci büyük binasını ziyarete gidiyoruz.

 DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK BİNASI (PALATUL PARLAMENTULUİ)

Şaka  değil,  bu  bina  gerçekten  ABD  Savunma  Bakanlığı,  yani  Pentagon’dan  sonra  Dünya’nın en

Parlamento Sarayı

Parlamento Sarayı

büyük ikinci binası. Kapalı alan metrekaresi olarak yapılan sıralama olduğu belirtiliyor. 6 katlı, 21 birleşik bloktan oluşan toplam 330.000 m² kapalı alana sahip. Sadece parlamento binası değil, aynı zamanda kongre merkezi olarak da kullanılıyormuş. Tabii Kaçak Saray yapıldığında bu sıralama değişti mi bilmiyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, Çavuşesku bir büyüklük hastalığına kapılmış ve bu binaya ülkenin tüm kaynaklarını, hem de kıt kaynaklarını ayırmış. Tahmin edileceği üzere halkın büyük tepkisini toplamış. 1984’te inşasına başlanan bina 1989’da bitirilen kısmında hükümet binası olarak kullanılmaya başlanmış, aynı yıl Çavuşesku devrilerek kurşuna dizilmiş. Halkın bu binaya tepkisinin Çavuşeuku’nun devrilmesinde etkili olduğu dahi düşünülebilir. Binanın bazı kesimleri 2010 yılında ancak bitirilmiş. Yer altındaki otoparkların yapımının halen sürdüğü söyleniyor.

        Binanın küçük bir kısmı, ilk olarak Çavuşesku tarafından kullanılan en eski bölümü ziyarete açık. Bina 25’er kişilik grupların başına bir rehber verilerek gezdiriliyor. Bilet alırken hangi dilde konuşan rehber istediğinizi ve saat rezervasyonunuzu yaptırıyorsunuz. Gezi yarım saat sürüyor. Kapıda asılı işaret bizi oldukça üzüyor; fotoğraf çekmek yasak. Neden, belli değil. İçeride cep telefonu ile gizli çekim yapanlar oldu ama böyle ihtişamlı bir sarayı insan doyasıya çekmek istiyor, gizli değil.

        Bina gerçekten çok görkemli. Her köşesi özenilerek yapılmış. 1984 yılında böyle bir ihtişama neden gerek görüldüğünü anlamak zor. Hele kaynakları kıt, sosyalist bir devlette, halkın birçok şeye ihtiyacı varken kalkıp kamu kaynaklarını böyle bir yapıya harcamak yöneticilerin psikolojik sorunları olduğunu gösteriyor. Bu açık bir megalomani hastalığı. Rehber her noktada bina hakkında açıklayıcı bilgiler veriyor. Balo salonunu, kabine toplantısı yapılan salonu, basın merkezini, resmi konuklara ayrılan salonları teker teker gezdikten sonra küçük dilimizi yutacak hale geliyoruz.

       Binada kullanılan malzemelerin rakamları korkunç. 1100 odası var. 1 milyon metreküp mermer, 1409 avize için 3500 ton kristal kullanılmış. 700 bin ton çelik ve bronz, 900 bin metrekare ahşap, 200 bin metrekare yün halı kullanılmış. Dünyanın en büyük yekpare halısı burada. Bu halıyı üretmek için makinalar binaya taşınmış.

       Binanın inşa edileceği yeri açmak için 28 adet ibadethane (kilise ve sinagog) yıkılmış, 8 ibadethane başka yere taşınmış ve 30.000 adet konut yıkılmış.

       Bu binayı gezdikten sonra, inşallah artık insanoğlu bu denli bir saçmalık içine girmez dedik. Sen misin diyen? Kendi ülkemizde bir benzerinin yapıldığını ve 29 ekimde açılacağını öğrendiğimizde başımızdan aşağı kaynar sular döküldü. Bir başbakanlık binasının Atatürk Orman Çiftliği’ne yapıldığı lafı söylenip duruyordu, davası devam ediyordu ama bu denli büyük olduğunu bilmiyorduk. Bir yandan yurtdışına 380 milyar dolar borcumuz olacak, bir yandan mega saraylar inşa edeceğiz. Başbakanlık binamız mı yok, Cumhurbaşkanlığı binamız mı yok?

                                          Devamı 3. bölümde…

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: