İçeriğe geç

Tamworth ve Port Macquaire – Yeni Güney Galler, Avustralya (NSW-Australia) (24-28 Aralık – December 2019)

Artık Sidney’in dışına çıkıyoruz. Sidney’e 400 km. uzaklıktaki bir kasabaya gidiyoruz. Burası Tamworth. Dostlarımız Kensell ailesinin misafiri olacağız. Gidişimiz uçakla olacak. Dönüşümüz arabayla, önce Port Macquire, sonrasında Sidney’e kadar kıyıdan gezerek gideceğiz.

Tamwoorth kıyıdan 270 km. içeride 50.000 nüfuslu bir kent. Brisbane ile Sidney’in ortasında;

Bu gezimizde Avustralya’nın kırsal kesimlerinden de geçip fikir sahibi olacağız.

Uçağımız küçük bir uçak;

İki saat 10 dakikalık bir uçuşla varıyoruz Tamworth’e. Kensell ailesinden Isaac bizi havaalanından karşılıyor ve kısa bir şehir turu yaptırıyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Isaac’in dediğine göre her gelişinde Tamworth biraz daha sararıyor, yani yeşilliğinden kaybediyor. Ne yazık ki kuraklık büyük bir sorun ve her geçen gün kendini biraz daha fazla hissettiriyor. Yangınlarla mücadele edilirken de susuzluk epey önemli bir sorun oluşturmuş. Bu nedenle birtakım önlemler alınmış. Arazi sulama kısıtlanmış. Sulama öncesi izin zorunluluğu getirilmiş. Evlerin havuzlarının doldurulması yasaklanmış. Helikopter veya insansız hava araçlarıyla fotoğraf çekip ceza yazılıyormuş. Küresel ısınmanın etkileri bu kıtada diğerlerine göre çok daha fazla hissediliyor. Kısa şehir turundan sonra Isaac bizi “Marsupial Parc”a getirdi, yani “Memeliler Parkı”. Memeli hayvanların bulunduğu bir hayvanat bahçesi burası ama sadece hayvanat bahçesi değil. Etrafta masalar, piknik alanları, hazır mangallar, yürüyüş alanları da var ve o yüzden adı “Park”.

Hayvanat bahçesinde Avustralya’nın simgesi kangurular kendi başlarına geziniyorlardı. Bir tane de kafeste görünce acıdık bu hapsedilmiş hayvana. Yine Avustralya’nın (yukarıda fotoğrafı olan) meşhur Cocatoo papağanlarından da vardı parkta ve konuşuyorlardı. Bu zeki hayvanlar aslında birçok yerde doğada kendi başına görülebiliyor. Tabii onlarla sohbet edemiyorsunuz ama bu parktakilerle epey bir muhabbet ettik;

DOĞAL ORTAMLARINDAKİ KUŞLAR

Avustralya’da muhteşem güzellikteki kuşları doğal ortamlarında görmek çok etkileyici. Doğal ortamlarına zarar verilmediği için insanların yakınına kadar gelip çekinmeden yaşayabiliyorlar. Gördüğümüz birkaç kuşu sizinle paylaşalım,

AVUSTRALYA’NIN COUNTRY MÜZİK BAŞKENTİ

Tamworth kentinin en önemli özelliği, Avustralyanın “Country Müzik” başkenti olması. 1973’ten beri her yıl Tamworth’te düzenlenen Country Müzik Festivali’ne yüzbinlerce kişi katılıyormuş. Nehir kenarındaki yeşillik alana çadırlar kuruluyormuş. Festivalin ismi “Golden Guitar”. Avustralya’nın en büyüğü olan bu Altın Gitar, country müzik festivali olarak Dünyanın en büyük 2. festivaliymiş.

KENTİN SİMGESİ

1988 yılında altın gitarın heykeli yapılmış Tamworth’te. Kentin en önemli simgesi olmuş bu heykel. Hepimiz ayrı ayrı poz verdik tabii bu simge heykelle;

KENTİN İKİNCİL SİMGESİ

Aslında bence bir simgesi daha var Tamworth’ün, o da saat kuleli postane binası;

50 bin nüfuslu bir kasaba için oldukça görkemli bir bina bu saat kuleli postane binası.

DÜZENLİ VE ÖZELLİĞİ BOL ŞEHİR

Tamworth aslında oldukça düzenli bir şehir. Yaşaması oldukça rahat. Otopark ve trafik sorunu yok. Golf sahaları, kriket sahaları, piknik alanları, şehrin içinden geçen Peel nehri ile aynı zamanda yemyeşil bir kent.

Şehrin bir özelliği de Avustralya’nın ilk sokak elektriği kullanan şehri olması. Bu özelliğinden dolayı Tamworth’e “Işık Şehri” de deniyormuş. 1888 yılında ilk elektrik santrali bu kentte açılıp sokak lambalarına elektrik verilmiş.

DOĞAL ORTAMINDA KANGURULAR

Tamworth’te şehrin yakınına kadar gelen kangurular rahatlıkla dolaşıyor etrafta. Kimsenin zarar vermemesi nedeniyle rahatlar. Yine de çok yaklaşmıyorlar insanlara.

İÇKİLİ YERLERDEKİ ALKOLMETRE CİHAZLARI

Tamworth’te gittiğimiz bir barda rastladığımız bu alkolmetre cihazı aslında Avustralya’daki çoğu içkili mekânda var. Kandaki alkol oranını anında bildiren bu alet, kaç saat sonra araba kullanabileceğinizi de söylüyor. Bu tahmini tabii… Kandaki alkolün yok olma süresi kişiden kişiye değişebilir. O nedenle, bildirilen süre geçtikten sonra alkolmetreyi tekrar üflemekte fayda var.

TAMWORTH ŞEHİTLİĞİ VE BELEDİYE BİNASINDAKİ MÜZE

Tamworth’te ANZAK’ların katıldığı savaşlarda (Çanakkale dahil) ölenlerin şehitliğini de ziyaret ettik. İngiltere’nin çıkarlarını korumak için Dünya’nın dört bir tarafında, daha önemlisi; kendi yurdundan binlerce kilometre ötede ölen yüzlerce şehit… Dostumuz Kensell ailesinin de bu şehitlikte yatan bir akrabası vardı, onu da yâd ettik.

Sonrasında, belediye binasında, savaşların anma köşesi de bulunan kent müzesine geçtik ama ne yazık ki christmas tatili nedeniyle kapalıydı. Bu müzede Atatürk’ün meşhur sözü de yazılıymış; “Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır”. Mustafa Kemal Atatürk, 1934

TAMWORTH’TE GÜNBATIMI

Aslında deniz kıyısı olmayan ve manzaralı bir günbatımı olamayacağı düşünülen Tamworth’te, belki de bize denk gelen hava durumu koşulları nedeniyle, güneş hem büyük görünüyordu hem de çok güzel bir renkte battı. Bize de iki gün arka arkaya fotoğraflamak düştü;

Evet, Avustralya’nın iç bölgesinde bir kent ziyaretimiz böylece tamamlanmış oldu. Tamworth’ü gördük ve Avustralya’daki büyük şehirler dışındaki yaşam hakkında önemli bilgiler edindik, gözlemlerde bulunduk. Güzel anılarla geçen 3 gün için dostumuz Kensell ailesine samimi ev sahiplikleri için teşekkür ettik.

Ancak bizi bırakmıyorlar, Ian ve Isaac arabalarıyla bizi önce Port Macquire’a ve oradan sahil boyunca Sidney’e kadar götürecekler.

Tamworth’ten Port Macquire’a giderken yangın bölgelerinden geçtik. Söndürülmüştü ama doğanın hali içler acısıydı. Yolda küçük köylerde ve kasabalarda durduk, etrafı gezdik. Aborjinlerin orjinal ölçülerdeki bumerangı ve mızrağını bulunca fotoğrafını da çektik. Bumerang ilginç bir alet. Aborjinler bumerangı kuş avlamakta kullanıyorlarmış. Bumerangı kuşa doğru fırlatıyorlar, değerse kuşla birlikte bumerang da yere düşüyor. Değmezse bumerang fırlatıldığı noktaya, yani aborjinin eline geri dönüyor. Tabii fırlatma konusunda ustalaşmak gerekiyor. Ustalaşıncaya kadar epey bir bumerang kaybedebilir ya da kaybolan bumerangı aramakla epey bir zaman kaybedebilirsiniz.

KOALA HASTANESİ

Yol üzerinde bir koala hastanesini ziyaret ediyoruz. Ülkenin uygarlık noktasını bu hastanede görebilirsiniz. Hastane mümkün olduğunca koalaların doğal ortamları yaratılarak yapılmış. Yangında yaralanmış birçok koala burada tedavi altında. Hayvanlara verilen değer gerçekten göz yaşartıcı. Her koalanın bir ismi var ve kafesinin ya da odasının kapısındaki levhada ismi yazılı. Tüm bakıcılar da o isimle hitap ediyorlar. Levhada ayrıca cinsiyeti, hastalığı, hastalığının sebebi, hastaneye gelişi ve uygulanan tedavi bilgileri yazılı.

Bakıcı derken, çalışanların hiçbiri devlet görevlisi veya kadrolu bakıcı değil. Bu hastane 170 gönüllü tarafından idare ediliyormuş. Hangi gönüllünün hangi gün saat kaç arasında gelip çalışacağı dev bir panoya işleniyor. Herkesin görevi baştan belirleniyor ve panoya yazılıyor. Sarf malzemelerini, elektrik, suyunu ve ilaçları devlet karşılıyormuş. Devlet bir de ayrıca şoförleri ile birlikte ambulanslar tahsis etmiş. Herkes sanki kendi hastanesiymiş gibi özveriyle çalışıyor. Hastanede hediyelik eşyalar da satılıyor. Buradan gelen gelir de bir nebze katkıda bulunuyor giderlere. Etrafta çocukları bilgilendirecek birçok pano yerleştirilmiş. Hatta bazıları çocukların araştırıp bulacağı kutucuklar şeklinde ilgilerini çekecek özelliklerle yerleştirilmiş.

Hele bir de eğitim bölümü var ki, herkesin ilgisini çekebilecek birçok interaktif ögelerle dolu. Bu eğitim bölümüne girip de koalalar ve yaban yaşamı hakkında bilgi sahibi olmadan çıkmaya olanak yok. Bu kadar ince düşüncelerle düzenlenmiş bir bölüm çoğu müzede veya hayvanat bahçesinde bile bulunmaz. Eğitim bölümü girişinden bir fotoğraf ve içinde çektiğimiz videoyu aşağıda bulacaksınız.

Hastane her bakımdan büyük takdir topluyor. İnsanların ilgisi kalabalık ziyaretçi kitlesinden anlaşılıyor. Hastanenin çok güzel bir de web sitesi var; https://www.koalahospital.org.au/

VEEEE… PORT MACQUIRE

Koala Hastanesi’ni gezdikten sonra 50.000 nüfuslu Port Macquire kentine varıyoruz. Ama öncesinde nefis bir plajda mola veriyoruz; Flynns Beach. Plajlarda en büyük sorun araba park yeri bulabilmek. Bu konuda motorsikletlerin bir avantajı var derken bir motorsiklet görüyoruz ki, aman allahım, arabadan büyük… Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz motorsiklet değil de sanki bir motor azmanı. Ama keyfi de büyük…

Plajların bir kenarında mutlaka sörfçüler var. Genelde yüzenlere zarar vermemek için hep kenar kısımları tercih ediyorlar. Sörfçüleri izlemek de insana ayrı bir heyecan katıyor. Gelen dalgalardan hangisine binecekler, tahminde ve iddialarda bulunulabilir. Hangisi düşmeden kıyıya kadar gidebilecek? Evet, burada plajlar oldukça hareketli.

Mola sonrası merkeze varıyoruz ve görsel şölen başlıyor.

Port Macquire bir nehrin denize döküldüğü alanda kurulmuş. Nehir ağzı doğal bir mendirekle kapalı. O nedenle tekneler ve su sporu yapanlar ile balıkçılar için oldukça korunaklı. Dolayısıyla herkes denizde. Ya kürek çekiyor, ya sörf yapıyor ya da yelken. Suyun üstünde olmayanlar da kıyıda balık avlıyor veya gezip keyif yapıyor. Kampingler, yürüyüş alanları, bisiklet parkurları ve kafeler ile oldukça güzel ve yaşanılası bir yer burası. En çok hoşuma giden özelliği ise; sahildeki taş blokların üzerine herkesim boyamalar yapması. Herkes serbestçe istediği resmi yapabiliyor. Öyle güzel bir galeri oluşmuş ki, seyretmesi ayrı bir zevk. Haritada nasıl bir yer olduğunu gösterelim önce;

Sonrasında da fotoğraflar ve video ile gezmeye başlayalım;

Port Macquire’da bize çok tanıdık gelen yerler de vardı. Türk restoranları, Türk avukatlık bürosu, Türk yemekleri ile keyfimize diyecek yoktu;

LIGHTHOUSE BEACH

Port Macquire civarının en meşhur plajı ise Lighthouse Beach. Buradaki fener okyanustaki denizciler için çok önemli bir görev yapıyor. Fenerin hemen yan tarafı ise uzun kumsalı ile Lighthouse Beach. Burada en iddialı sörfçüleri okyanus dalgaları ile oynaşırken bulabilirsiniz. Tabii muhteşem güzelliği kadar tehlikeli de bir plaj burası. Her yıl bir-iki köpekbalığı saldırısı oluyormuş. Fakat görsel olarak mükemmel bir yer;

YOL ÜZERİNDE LAURIETON KENTİ

Bu güzel kentin her tarafını gezdikten sonra artık Sidney’e doğru yola düşüyoruz. Ama yolda Laurieton ile tanışıyoruz ve çok beğeniyoruz. Bu güzel kasabanın da haritasını göstermeden olmaz;

Göller, nehirler ve denizin enfes bir buluşması olan Laurieton özellikle gidilip görülmesi gereken bir yer. Birkaç Laurieton fotoğrafı ile bu güzel gezinin sonuna geldik.;

Bundan sonra Avustralya’nın en güzel kentleri ile yazılarımıza devam ediyoruz; Melbourne, Adelaide, Perth… Bizden ayrılmayın…

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: