ODENSE VE KOPENHAG – DANİMARKA (22-23 Mayıs 2017)
12 mins read

ODENSE VE KOPENHAG – DANİMARKA (22-23 Mayıs 2017)

ODENSE KÜÇÜK BİR BİBLO, KOPENHAG İSE YAŞANILASI BİR GÜZELLİK

Bu iki kentin bizde uyandırdığı duygular bunlar. Odense orta ölçekte bir ada aslında. Ana karaya çok yakın olduğundan küçük bir köprüyle geçilebiliyor. Kopenhag ise ülkenin en büyük adası olan Zealand üzerinde kurulu. Bu ada bütün coğrafi özellikleri üzerinde taşıyan muhteşem bir ada. Adanın kuzeyinde iki tane fiyord var; Isefiyord ve Roskilde Fiyord. Göller, nehirler, nefis koylar, hepsi bu adada. Kopenhag’ın Danca yazılışı Kobenhavn. Havn Danca ve diğer İskandinav dillerinde “liman” demek. “Koben” ya da “kopen” ise ticaret demek. Kobenhavn “ticaret limanı” anlamına geliyor. İlk kurulduğu 1200’lü yıllardan beri önemli bir ticari liman olan şehir halen aynı özelliğini sürdürmektedir.

Kopenhag’a gelmeden önce Odense, oraya da gelmeden önce Vejle’den geçtik.

AARHUS’TAN ODENSE’YE GEÇERKEN UĞRADIĞIMIZ GÜZEL VEJLE

Hamburg’tan Aarhus’a E45’i takiben giderken Vejle Fiyord üzerinde çok güzel bir köprüden geçmiştik. Solumuza baktığımızda çok güzel bir kent gördük Burası Vejle idi. Aarhus’a geç kalmamak için durup gezemedik ve bunu dönüşe bıraktık. İşte şimdi Vejle’ye uğrama zamanı. Köprüye girmeden Vejle oklarını takip ederek bu güzel şehre girdik. Sakin ve kendi halinde sevimli bir şehir. Köprünün ismi; Vejlefjorbroen. Nasıl teleaffuz edileceği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Okumakta zorlanıyoruz. İşte Vejle fotoğrafları;

ANDERSEN’İN KENTİ: ODENSE

Vejle’de bir tur attıktan sonra geliyoruz Odense’ye.

Merkezde bir park yeri bulup hemen gezmeye başlıyoruz şehri. Bulduğumuz park yeri Kongens Have denilen parkın yanında. Parkın güzelliği bizi kentin içine çekiyor.

İzmir’in kardeş şehri olan Odense’nin nüfusu 170.000. Aynı zamanda ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen’in doğduğu kent. Andersen 1805-1875 yılları arasında yaşamış.  Eğitimini Kopenhag’ta tamamlamış. Doğduğu mahalle olduğu gibi korunmuş. Kendisine büyük değer veriliyor kentte. Caddelerde, kültür merkezlerinde, parklarda onun adı var hep. Doğduğu mahallede bir de müzesi var. Her yazara memleketinde bu kadar değer verilse keşke…

Müzeyi buluyoruz ama şansımız yok, kapalı olduğu pazartesi gününe denk gelmişiz. Korunmuş olan, doğduğu mahalleyi geziyoruz.

Caddelerinde dolaşmak, sokaklarında turlamak oldukça keyifli Odense’nin.

Müzelerin kapalı olduğu güne denk gelmemiz, sokaklar dışında daha fazla gezmemize olanak vermiyor. O nedenle zaman kaybetmeden Kopenhag’a geçmeliyiz.

Yukarıda bahsettiğim gibi Kopenhag bir ada. Odense’den Kopenhag’a güzel bir köprüden geçiliyor; Storebaelt Köprüsü. Ortada küçük bir ada var. Oraya kadar ayaklar üzerinde inşa edilmiş olan köprü, adadan sonra gemilerin geçmesine olanak verecek yüksekliğe asma köprü ile ulaşıyor. Geçerken çok güzeldi de, köprü çıkışındaki gişe pek güzel değildi. 197.-TL geçiş ücretini ödeyip kendimize geldik. Köprünün videosu için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın;

https://www.facebook.com/plugins/video.php?href=https%3A%2F%2Fwww.facebook.com%2Frotayol%2Fvideos%2F1786682334692120%2F&show_text=0&width=560

Artk ver elini Kopenhag.

KOPENHAG : EN YAŞANILASI ŞEHİRLERDEN BİRİ

Kopenhag her yıl yapılan en yaşanılası şehir sıralamasında hep üst sıralarda yer alıyor. Hem kültürel açıdan oldukça zengin, hem de doğal güzellikleri, sosyal olanakları oldukça fazla bir kent. Ancak pahalı olduğu da bir gerçek.

22 Haziran günü akşamı saat 19:30’da, cep telefonu programının karavan park yeri olarak gösterdiği Kopenhag Marina’ya geliyoruz. Karavanların olduğu bölgenin girişinde bir otomatik bariyer yolu kapatıyor. Etrafta görevli kimse yok. Kısa bir aranmadan sonra bir otomat makinesi ile tanışıyoruz. Bizim tanışmamız yetmiyor. Kredi kartımızı ile makinayı tanıştırdıktan ve 180 DKK bayıldıktan sonra bütün kapılar açılıyor. 1 TL 1,88 Danimarka Kronu. Yani gecelik 95.-TL ödedik. Su ve elektrik dahil bu fiyata. Duşlar, tuvaletler tertemiz ve ücretsiz wifi var.

Marina koordinatları; 55º  71’ 82’’ N, 12º  58’ 81’’ E

Marinada park yerimize yanaşınca manzaramız şöyleydi;

Saat 20:00’ye yaklaşmasına rağmen marinadaki tekneler yelken basarak teker teker ayrılıyordu marinadan. Gece hava 23:00’ten sonra kararıyor. Akşam iş çıkışı herkes teknesine atlayıp yelken ile dolaşmaya ya da kürek çekmeye, kanoya binmeye çıkıyordu. Görüntü o kadar güzeldi ki sadece kendimize saklayamazdık;

23 HAZİRAN 2017, KOPENHAG’I GEZME GÜNÜ

Kopenhag merkezde “Maps Me” uygulamasının park yeri olarak gösterdiği, Opera binasının (Operaen) yanında, deniz kıyısındaki mükemmel otoparka bırakıyoruz aracımızı. Herhangi bir otomat yok. Demek ki ücretsiz otopark. Koordinatları; 55º 68’ 35.54 N, 12º 60’ 23.32’’ E. Burası kentin merkezi olan Nyhavn bölgesine de çok yakın. Köprülerden geçerek merkeze geliniyor.

Mimari ve teknolojik olarak mükemmel olan Inderhavnsbroen Köprüsü, elektronik olarak açılır-kapanır bir köprü. Köprüde bisikletler için geliş gidiş otoyol gibi düzenlenmiş. Yaya yolu ayrı. Açılacağı zaman yayalara ve bisikletlere kırmızı ışık yanıyor. Kendiliğinden birbirinin içine geçen bir sistemle köprü yanlara kayarak açılıyor, tekneler geçtikten sonra kapanıyor. Tekneler açılacağı saati bildiğinden kendini ona göre ayarlıyor.

Köprüden indiğimiz yer kentin hem merkezi hem de en sevimli bölgesi; Nyhavn. Yani Ny Limanı. Burada tarihi binalar ve tarihi tekneler gözümüzü okşuyor.

Kopenhag denize açılan kanallar üzerine kurulmuş bir kent. Bu kanalların en güzeli de Nyhavn. Etrafında birçok kafe ve restoran var. Köprülerle bir yakadan öbürüne geçiliyor. İşte Nyhavn;

Kanal turu yapan tekneler de buradan kalkıyor. Kişi başı 80 DKK vererek (yaklaşık 42.-TL) büyük kanal turuna katıldık. Kentin merkezi her tarafı bu kanal turunda görülebiliyor. Tabii otobüs turları da var. Kanal turundan görüntüler;

Tekne gezisinden sonra sırada Gefion Çeşmesi ve Denizkızı Heykeli var. Tekne gezisinde Denizkızı Heykeli’nin (Little Mermaid) yanından geçmiştik ama arkasını görebilmiştik. Şimdi önünden görmeye gidiyoruz. Şehrin simgesi olmuş bu küçük heykel. Yol üzerindeki Gefion Çeşmesi aslında çeşmeden ziyade etkileyici bir heykel ve havuz. Yanındaki küçük kilise ile birlikte hoş bir görüntü sunuyor.

Denizkızı heykeli bizde tam bir hayal kırıklığı yarattı. “Bu mu şehrin simgesi olan heykel” dedik. Sadun Boro’nın Okluk Koyu girişine koyduğu ve birkaç gün önce yeni bronzuyla değiştirilen heykel bundan on kat daha güzel.

DENİZ KIZI HEYKELİ (LITTLE MERMAID)

Bundan sonra çok methini duyduğumuz Tivoli Bahçelerine gidiyoruz. Yaklaşık 4 km. yürüdükten sonra vardığımız parkın girişinde öğreniyoruz ki giriş ücretli. Kişi başı 110 DKK yani 60.-TL. Bir parkın halka açık olmamasını anlamaya olanak yok. Girişi ücretli olan Tivoli Bahçelerini protesto edip girmiyoruz. Yöneticilere kızgınlığımız had safhada. Parkın içinde lunapark gibi aktiviteler var. İsteyen onlara para öder de parka girişin paralı olması son derece yanlış bir uygulama. Parkın etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş. Alın parkınızı güle güle kullanın sizin olsun. Çok bir para değil belki ama mantığı kabul etmeye olanak yok.

Kopenhag’ın Tivoli bahçeleri hariç diğer her yerini çok beğendik.

Tekrar Nyhavn bölgesine dönüp Danimarkalıların ünlü Carlsberg ve Tuborg biralarından içip dinlenmek istiyoruz. Nyhavn’ın canlılığı hiç bitmiyor. Günün her saati yaşamaya devam ediyor.

Kopenhag en beğendiğimiz şehirler arasında yerini aldı. Yarın İsveç’e geçiyoruz. Köprü ile Malmö’ye geçeceğiz. Oradan Göteborg ve ver elini Norveç…

Bir Cevap Yazın