BANGKOK ETRAFINA GEZİLER – TAYLAND 3. Bölüm – (7-9 Aralık 2015)
19 mins read

BANGKOK ETRAFINA GEZİLER – TAYLAND 3. Bölüm – (7-9 Aralık 2015)

FLOATING MARKET (YÜZEN ÇARŞI) , KWAİ NEHRİ KÖPRÜSÜ, YAZLIK SARAY, AYUTTHAYA, CHAO PHRAYA NEHRİ.

TAYLAND’DA TURİZM SEKTÖRÜ

Tayland’da turizm sektörü yandan çarklı olmakla birlikte, gelişmiş. Yandan çarklı, çünkü altyapı olmadan üstyapı kurulmuş. Az gelişmiş ülkenin bir anda ve hemen turizmden gelir istemesi nedeniyle, o anda ne yapılabiliyorsa o yapılmış. Yabancı dil, sadece turizm ile ilgilenen kişilerde yeteri kadar var. Yine de bu bakımdan bizden daha ileride oldukları kesin.

Tayland’a gelen turistlere, ne tür bir tatil veya gezi istediklerine göre yönlendiren rehberler yok. Örneğin ben scuba dalış yapmaya geldim, Tayland’ın neresinde nasıl bu işi yaparım diye bilgi almak isteyenin işi zor. Çünkü bu Turizm Bakanlığı’nın işi. Oysa Tayland’da doğru düzgün işleyen bakanlık bulmak çok zor. Turizm tamamen kapitalizmin güçlü kollarına terk edilmiş. Her bölgede irili ufaklı birçok şirket aynı hizmeti veriyor. Scuba örneğinden devam edersek, havaalanındaki turizm danışma bürosunda Phuket Adası’ndaki dalış merkezlerinin 20 tanesinin broşürü var. Ama “Tayland’ın neresinde nasıl dalış imkanları var, bir broşür rica etsem” derseniz, öyle bir hizmet yok. Rekabetin yoğun olması nedeniyle fiyatlar epey aşağıda. Bu durum turistler için iyi tabii. Turların kalitesi ise orta sevyede ama kesinlikle kötü değil.

Her noktaya, her bölgeye tur koymuşlar. Biletler neredeyse her köşe başında satılıyor. İster nakit, ister kredi kartıyla satın alabiliyorsunuz. En güzel tarafı, sizi otelinizden alıyorlar ve otelinize bırakıyorlar. Tayland’ın her tarafında bu sistem gelişmiş. Minibüs mutlaka verilen saatte geliyor ve otel lobisinden sizi alıyor. Gecikirse telefon ediyorsunuz ve kaç dakika sonra orada olacağını öğreniyorsunuz. Aksamadan çok güzel işliyor. Klimalı minibüslerle otobüslere ya da teknelere taşınıyorsunuz. Akşam yine otelin bulunduğu bölgeye göre minibüsler sizi toplayıp bırakıyor. Hem minibüsler birçok otele girip çıktığı için detaylı olarak gezme şansınız da oluyor. Yalnız, güneşten korunmak için minibüs camları koyu renkte olduğu için fotoğraf çekmeye olanak kalmıyor. Tek dezavantajı bu.

Tam gün turlar sabah çok erken başlıyor. 06:30’da başlayan turumuz da oldu, 07:30’da başlayan da. Gece hayatına akmayı sevenler erken başlayan turları göz önünde bulundurmalılar. Mesafeler uzak olduğundan buna mecburlar. Akşam havanın aralık ayında erken kararması nedeniyle 16:30 ya da en geç 17:30’da bitiyor turlar.

Otelimizin altında turizm firmasının bürosu var. Her iki günün tur biletlerini buradan alıyoruz. İlk gün Yüzen Çarşı ve Kwai Nehri Köprüsü, ikinci gün otobüsle Yazlık Saray ve Ayutthaya, dönüş gemiyle Chao Phraya Nehri’nden Bangkok’a.

Bir araba ya da motorsiklet kiralar ben kendim giderim oralara diye düşünmeyin. DİKKAT: TRAFİK SOLDAN İŞLİYOR VE ÇOK YOĞUN. Levhalar yetersiz ve yollar karışık. Cep telefonuma kurduğum navigasyon programı çoğu zaman yolları bulamadı.

SEX TURİZMİ

Neredeyse Tayland’ın en büyük turizm dalı sex turizmi olmuş. Vietnam Savaşı’nda Amerikan askerlerine kapılarını sonuna kadar açan Tayland, biraz fazla açmış ve kapatmayı unutmuş. Aşırı cereyan altında kalıp hastalanmış. Bu hastalık kronikleşmiş ve artık düzelmesi olanaksız hale gelmiş. Çok çirkin görüntüler akşamları hiç mekan ayırt etmeden her yerde üzerinize sıçramaya hazır. Pattaya kentinin tamamen sex turizmine esir olduğu bilgisini alınca gitmekten vazgeçtik.

AŞIRI TURİZM KENDİ KENDİNİ ÖLDÜREBİLİR

Tayland’da bir çok konu doğallığı içinden sıyrılıp aşırı turistik hale gelmiş. İnsanı boğan ve artık sevimsiz hale gelen bu yapaylık turizmin sonunu getirebilir. Birçok yerde bu durumla karşılaştık. Yüzen Çarşı (Floating Market) ve Kwai Nehri Köprüsü bunun örneklerinden ikisi.

YÜZEN ÇARŞI (FLOATING MARKET)

Yüzen Çarşı’da artık çarşı karaya taşınmış. Herkes minibüslerden çıkan turistlere bir şeyler satabilmek için dükkanlar kurmuş. Tamam da, hani burası yüzen çarşıydı… Bırakın da biz su üstünde yapalım alışverişimizi… Gerçi yapışkan satıcılar yok. Sizi rahatsız etmiyorlar, ama su üstünde beklerken, karada kurulan pazarın büyüklüğü sizi konum olarak rahatsız ediyor.

Yüzen çarşı bir ihtiyaçtan doğmuş. Burası nehirlerin birbirlerine kanallar ile bağlandığı bölgeler. Herkes su kenarında yaşamını sürdürüyor. Her yere teknesi ile gidip geliyor. Dolayısıyla bu insanların, evlerine giderken teknelerinden çıkmadan alışveriş yapabilmesi için satıcılar da tezgahlarını teknelerde kurmaya başlamışlar. Bangkok’ta size anlattığım sokaktaki yaşam, burada tekne üstündeki yaşama dönüşmüş. Her şey ama her şey, lokantasından, manavından, giysi-ayakkabı satan dükkanlara kadar hepsi su üstüne, teknelere taşınmış. Dolayısıyla evlerine giden halkın teknesinden çıkmadan alışveriş yapabilmesi sağlanmış.

Şu anda bu gelenek pek kalmamış. Artık sadece turistik bir figür olarak devam ediyor. Tabii gerçekte uygulanmayıp, sadece turiste yönelik bir gösteriye dönüşünce, amaç para kazanmanın binbir yolunu bulmak olmuş. İlginç bir gösteri izler gibi izledik.

7 Aralık sabahı saat 07:30’da bizi otelimizden alan minibüs, başka otellerden de yolcu alıp dolduktan sonra doğrudan Yüzen Çarşı’ya götürdü bizi. Yaklaşık 1,5 saat sonra varmıştık. Karadaki çarşıdan alışveriş için 15 dakika süre verildi. Ardından hepimiz dar uzun yerel teknelere bindirildik. Kürek çeken kaptanlarımız tarafından çarşıda gezdirildik. Birşey almak istediğimiz zaman tekne durdu ve bekledi. Kaptan en arkada oturuyor, teknenin daralan kıçında hem sancaktan hem de iskeleden küreği kullanarak, neredeyse 10 kişinin bindiği tekneyi, fazla güç harcamadan tek başına idare edebiliyordu. Kaptanların genelde kadın olduğunu görünce takdir etmemek elde değil. İşte Yüzen Çarşı;

KWAİ NEHRİ KÖPRÜSÜ

Yüzen Çarşı’daki gezimiz bittikten sonra yemek arası verildi. Biz tropikal meyvelerle öğle yemeğimizi yemiş olduk. Daha sonra motorlu teknelere bindirilip nehirden Kwai Köprüsü’ne doğru yola çıktık. Yarım saatlik bir yolculuk sonrası indik. Önce müzeyi gezmek istedik. Müze aslında çok etkileyici fotoğraflarla donatılmıştı. Ancak müzecilik kurallarının hiçbiri uygulanmayıp bir odaya üst-üste doldurulan yüzlerce fotoğraf olunca takip etme, yukarıdakiler görme olanağı yok. O zamandan kalma materyaller gelişigüzel dolaplara konmuş ve özensizce bir araya getirilmiş. Yeterli açıklama yok. İnsan, binlerce insanın öldüğü savaştan ve köprü yapımından daha fazla bilgi bekliyor, ama yok ne yazık ki…

Kanchanaburi bölgesi, geniş Kwai Nehri’nin iki yakasının birleşebileceği en uygun yermiş. Tayland 2. Dünya Savaşı öncesi Japonya ile dostluk anlaşması imzalamış. Bu anlaşmadan faydalanan Japonlar 2. Dünya Savaşı sırasında askerlerini Tayland’a sokma izni almış, sonra da işgal etmiş. Dünya Savaşı patladığında Almanya ile birlikte hareket eden Japonya, Malezya ve Singapur’daki askerlerine destek götürebilmek için bu nehri bir köprü ile geçmek zorundaymış. Köprü sadece tren işleyen bir köprü. Tren yolu nehir kenarına kadar gelmiş ama bir türlü nehri geçemiyor. O sırada Tayland’ın kuzeyinde savaşan bir tabur İngiliz askeri Japonlara esir düşüyor. Japonlar ağır şartlar altında esirleri köprü yapımında çalıştırıyorlar. İngilizler köprü yapımını bir onur meselesi haline getirip üstleniyorlar. Bir yandan İngiliz ordusu köprüyü yıkmaya çalışıyor. Yani yapan da İngilizler, yıkmaya çalışan da… Uğrunda binlerce insanın öldüğü köprü sonunda yapılıyor ama savaş sırasında yıkılıyor. Sonra aslına benzer bir köprü yapılıyor. Şu anda bu köprüde, sefer sayısı az da olsa tren işlemeye devam ediyor.

Bu olay 1957 ABD yapımı meşhur “The Bridge on The River Kwai” filmine konu olmuş. David Lean’in yönettiği film 1957’de sekiz dalda Oscar’a aday olmuş ve En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü, En İyi Kurgu ve En İyi Müzik dallarında Oscar ödülü kazanmıştı. İşte filmin ıslıkla çalınan unutulmaz müziği ve fragmanı;

https://www.izlesene.com/video/islikla-mars-kwai-koprusu/8493514

Müze ve köprü fotoğrafları huzurunuzda;

YAZLIK SARAY

8 Aralık günü saat 06:30’da minibüs bizi kapıdan aldı, otelleri dolaşıp yolcularını topladı ve yarım saat sonra otobüse bıraktı. 2 saatlik bir otobüs yolculuğu ile vardığımız ilk durak kraliyet ailesinin bir zamanlar kullandığı Yazlık Saray. Bu saray ve bahçeleri çok özenli düzenlenmiş. Göletler, havuzlar, nefis bahçeler. Fakat sarayın içini gezdiğimizde çok büyük bir şatafatın olmadığını görerek şaşırdık. Dışarıdan tam tersi bir izlenim ediniyorsunuz. İçerisinde yine her taraf altındır kim bilir diyor insan. Ama hiç de öyle değil.

Göletin ortasında ada şeklinde çok zarif bir yapı var. Burası Kral’ın şiir yazdığı mekanmış. İsmi “Kişisel Özgürlüğün Kutsal Makamı”.  Saray Kompleksi’nde bir de Çin Tapınağı var.  İşte fotoğraflar;

Yazlık Sarayı dolaştıktan sonra otobüsümüz ile yakındaki Ayutthaya’ya geçiyoruz.

BİR DÜNYA MİRASI : AYUTTHAYA ANTİK KENTİ

Ayutthaya Antik Kenti, Siyamların (Tayların) Sukothai kentinden sonraki başkenti. 1350 yılında kurulmuş ve döneminde büyük bir medeniyete beşiklik etmiş. Asya’nın ticaret merkezi olmuş ve 1700’lü yıllarda 1 milyonluk nüfusa ulaşmış.

1767 yılında Burma’dan gelen istilacılar tarafından yakılıp yıkılmış. O tarihten sonra bir daha yerleşim olmamış. Başkent daha güvenli olan Bangkok’a taşınmış. 1991 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmış.

Şehirde taş oymacılık ve seramik işçiliği dönemin ilerisindeymiş. İşte Ayutthaya;

Antik kentten sonra, yakındaki Wat Na Phramane’ye geçiyoruz. Bu tapınak Budistler için özelmiş. Çok saygı duyduklarını ve birçok Budist rahibin bu tapınağa gelmek istediğini öğreniyoruz.

Tapınak ziyaretinden sonra Tayland için çok önemli olan yatan Buda heykelini görmeye gidiyoruz. Açıkta yattığı için üşütmesin diye (doğa koşullarından etkilenmemesi için, safran rengi bir örtüyle üstünü örtmüşler Buda’nın;

CHAO PHRAYA NEHRİ’NDEN GEMİYLE BANGKOK’A

Bu gezimiz de tamamlandıktan sonra, otobüsle nehir kıyısına gelip gemimize geçtik. Bu andan itibaren Chao Phraya Nehri’nin kollarındaydık. Geniş nehir her türlü su ulaşım aracına imkan veriyor. Büyük mavnalar, gemiler dahi işliyor. Ancak nehir üzerine kurulan köprüler nedeniyle yükseklikleri fazla olamıyor.

Nehrin kenarında ise bambaşka bir yaşam var. Zenginlerin evleri, son derece lüks malikaneler nehir kenarında sıralanırken hemen yanında derme çatma gecekondular onlara eşlik ediyor. İnsanların yaşamları suya bağımlı. Doğal güzellikler geçidinden yol alarak yaklaşıyoruz Bangkok’a. Fakat Bangkok’un karmaşası nehrin güzelliğini de değiştiriyor. Fotoğraflar ve videolar size her şeyi anlatacak.

Bangkok’taki zamanımızın sonuna geldik. 9 aralık günü buradan ayrılıp Samui Adası’na uçacağız. Bangkok’ta gezemediğimiz çok yer kaldı. Çin Mahallesi’ni gezemedik. Müzelerin ve sarayların çoğuna gidemedik. Bir dahaki sefere diyoruz artık…

4. bölümde Samui, Phuket ve Phi Phi adalarını anlatacağız.

Bir Cevap Yazın