HAMBURG’TAN AARHUS’A (DANİMARKA) 20 – 21 Mayıs 2017
9 mins read

HAMBURG’TAN AARHUS’A (DANİMARKA) 20 – 21 Mayıs 2017

HAMBURG (20 Mayıs 2017)

Hamburg’ta Elbe Nehri kıyısında Elbepark Bunthaus Kamping’e geç saatte geldik. Giriş kapısı açık ama diğer her yer kapalıydı. Görevli kimseyi bulamadık. Nehir kıyısındaki yoldan geçip karavanların yerleştiği çim alana park ettik. Baktık elektrik var, internet var. Kaydı yarın yaparız o zaman deyip  bir gece kaldık. Çok düzenli ve temiz bir kamping. Kaldığınız yere göre fiyatlar değişiyor. Elektrik ekstra 2 Euro. Biz elektrik alarak 16 Euro ödedik. Koordinatları şöyle; 53º 45’ 99,95” N, 10º 06’ 44,15” E.

 

Bütün gece yağmur yağdı. Sabah kahvaltı sonrası yola çıkıp artık Danimarka’ya kurduk rotamızı.

ROTAYI AARHUS’A (DANİMARKA) ÇEVİRİYORUZ (21 Mayıs 2017)

Hamburg’a programladığımız günden erken varınca Danimarka’da bir şehir daha görmeye karar verdik. Danimarka’nın ikinci büyük şehri ve önemli bir liman kenti olan Aarhus’a gidiyoruz. Aarhus Odense’nin kuzeyinde. İsveç’e geçerken Odense – Malmö arasındaki Oresund Köprüsü’nden geçeceğimizden Aarhus’tan tekrar Odense’ye döneceğiz. Yani Aarhus yolumuzun üzerinde değil. Buna rağmen okuduklarımızdan merak ediyoruz bu kenti. Fazladan yol yapmaya değer düşüncesindeyiz.

Hamburg – Aarhus arası 340 km. Rahat bir yolculukla varıyoruz Aarhus’a. Sınırdan geçerken sadece pasaportlara baktı polis ve “geçin” dedi.

Danimarka’dan itibaren benzin istasyonları self servis olmaya başladı. Pompacı yok. Bazı Avrupa ülkelerindeki gibi kendin dolduruyorsun ve içeride pompa numarasını söyleyip ödemeyi yapıyorsun.

Aarhus’ta iki önemli yer var gezilecek; Modern Sanat Müzesi ve Danimarkalıların “Den Gamble By” dediği “old town”, yani eski kent. Ancak Aarhus kent merkezine vardığımızda saat 16:00’ya gelmişti ve iki müzeye birden zaman yetmiyordu. Biz tercihimizi “Den Gamble By”den yana kullandık.

DEN GAMBLE BY’DE BUYRUN ZAMANDA YOLCULUĞA

“Old Town”, yani eski kent dediğimize bakmayın, burası sıradan bir eski kent değil. Burası yaşayan bir eski kent. Eski zamanda yaşamaya devam eden bir kent. Evlerde yaşamın izleri var. Balmumu heykellerle, zamanında orada yaşayanlar birebir sergileniyor. Ayakkabıcısı, terzisi, marangozu v.s. … Filmlerle anlatılıyor, hatta dükkanlarda eski kıyafetlerdeki satıcılar size mal satıyor.

Biz henüz Danimarka Kronu almadığımızdan yanımızda sadece Euro var. Ancak ürünlerin üzerinde Kron ile fiyatlar yazılı. Akşam üzeri karnımız kazınmaya başlamış, bir de baktık bir pastanede nefis kurabiyeler, pastalar… Hemen girdik içeri. Satıcı 1800’lerin giysileri içinde çok tatlı bir genç kız. Gösterdik istediğimiz kurabiyeleri ve Euro versek olur mu dedik. Satıcı; “Euro nedir” dedi. Çattık galiba… Neyse boşver Euro’yu, “kredi kartı ile ödeyelim” dedik. Satıcı bu sefer; “kredi kartı nedir ?” demez mi… Haydaaa, şaka mı bu, etrafta gizli kamera falan mı var diye bakınırken bir anda jeton düştü. 1800’lerde Euro mu var, kredi kartı mı var ? Biz kahkahalar atarken satıcı genç kız ciddiyetini hiç bozmuyordu. Gülmemiz bitince, girişteki kasadan euro bozdurup Danimarka Kronu alabileceğimizi söyledi ve zamanımıza dönmüş oldu. Evet, bu eski kentteki durum aynen böyle, yani geçmişte kalmış ve geçmişi yaşamaya devam eden bir kent.

Bu eski kent, 1650’lerden başlayıp 1900’lerin sonlarına kadar getiriyor sizi. Tam anlamıyla zamanda bir yolculuk yapıyorsunuz.

1900’lerden ne var dediğinizi duyar gibiyim. Eski tüplü televizyonlar satılıyor dükkanlarda. Kaset çalarlar, televizyon büyüklüğünde radyolar, plaklar…

1900’lerdeki evlerin içine giriyorsunuz. Eşyalar aynen korunmuş. 1920’lerin, 30’ların, 50’lerin evlerini ayrı ayrı geziyor ve her birindeki eşyaları olduğu gibi görebiliyorsunuz. Hem de bütün doğallığıyla. Sanki o evi olduğu haliyle bırakıp gittiler ve arkalarından siz geldiniz. Salondaki sehpanın üzerindeki kül tablasında o zamanki bir sigaranın izmariti duruyor örneğin. O tarihteki radyo haberleri açık bir odada ve ailenin babası o tarihteki gazeteyi okuyor sallanan iskemlesinde. Her şey o kadar gerçekçi ki, size o anı tüm yalınlığıyla yaşatıyor. Sanki siz de o ailenin bir ferdiymiş gibi girip salonda oturup duvardaki resimler arasında kendinizi arıyorsunuz.

Oyuncak müzesi ise çok başarılıydı. Sevgili Sunay Akın’a ithaf olunur…

VEEE BİZİM İÇİN BÜYÜK SÜRPRİZ

Apartmanları gezerken görevlilerle sohbet ediyoruz bir yandan. Zaman azalıyor, müze kapanacak, hangisini gezelim diye sorduk. Görevli nereden geldiğimizi sordu. Türkiye’den deyince bir sevinç çığlığı atıp bizi yandaki apartmanın ikinci katına gönderdi. Meğer Danimarka’ya 1974’te göçmen olarak gelen Türklerin yaşadığı ev müze olmuş. Yaşantılarına dair film Türkçe. Duvarda Türkiye haritası, Türk bayrağı, Atatürk… Geldik memlekete… Bizde bir duygu boşalması… İşçilerimizin nüfus cüzdanı, annesine yazdığı ve zorluklardan bahseden mektubu… Hepsi bizden bir parça. Gelen işçimiz milletvekili bile olmuş. Belediye meclis üyeliği yapmış. Gururlandık kendisiyle.

Ama en çok Danimarka’yı takdir ettik. Öncelikle böyle bir müze kurarak geçmiş ile gelecek arasına muazzam bir köprü kurmayı çok güzel bir şekilde başarmış olmalarından dolayı. Sonra, bir göçmenin evinin bu şekilde korunarak saklanması ve gelecek kuşaklara aktarılması önemli bir artı değer. Hele bir göçmen işçinin o ülkede milletvekili olabilmesi, ülkede bu kanalların açık olması, demokrasinin en mükemmel göstergelerinden biri. Tabii bir de ırkçılığın olmadığının en güzel kanıtı. Danimarka gözümüzde devleşti adeta. Kocaman ve kucak dolusu tebrikler Danimarka’ya. Bizim kalbimizi fethettiniz. Bu dünya böyle güzelliklerle yaşasın hep. Bütün ülkeler birer Danimarka olsun.

AKŞAM KAMPİNGİMİZE YERLEŞİYORUZ

Akşam “Maps Me” programımızın bulup, “hadi gidip dinlenin gari” diye bizi götürdüğü Aarhus Kamping’e vardığımızda saat epey ilerlemişti. Bu sefer görevli vardı ve girişimizi yaptık. Çok güzel ve nezih bir kamping. Özellikle tavsiye olunur. 24 Euro ödedik ama çok memnun kaldık. Koordinatları; 56º 22’ 66,15” N, 10º 16’ 29,15” E.

Sonraki yazımızda Odense ve Kopenhag’ı anlatacağız.

Bir Cevap Yazın