BEYŞEHİR’DE BİR MİMARİ ŞAHESER : EŞREFOĞLU CAMİİ (11 Nisan 2017) – KONYA
9 mins read

BEYŞEHİR’DE BİR MİMARİ ŞAHESER : EŞREFOĞLU CAMİİ (11 Nisan 2017) – KONYA

Beyşehir’e geliş amacımız Beyşehir Gölü’nü görmekti. Göl kenarındaki kentlerin zerafeti bizi hep kendine çeker. Bu sefer de gölle kentin bütünleşmesini göreceğiz diye düşünerek geldik. Kent girişinde bir sürü kahverengi levha karşıladı ve aldı bizi bir merak. Bu kahverengi levhalar görülecek mutlaka diye başladık gezmeye. Tarihi eserlerin yoğunlaştığı bir meydanda bulduk kendimizi. Meydanın sağ tarafında korunmaya alınmış bir konak restorasyon halinde, ortada bir bedesten, karşıda yine restorasyonu devam eden medrese ve sol tarafta taştan yapılmış bir camii. Bedesten de restorasyon başlayacağı için kapatılmış. Camiyi gezelim diye girdik içine ve çarpıldık. Evet kelimenin tam anlamıyla çarpıldık. Biz sıradan bir camii beklerken, karşımızda mimari bir şaheser vardı.

Aslında sıradan bir camii bekliyorduk derken giriş kapısı bu camiinin diğerlerinden farklı olduğunu fısıldıyordu, ama içeride önemli bir ayrıntı olacağını hiç düşünmemiştik. Kapısı Selçuklu’nun muhteşem taş yontma işçiliğinin en güzel örneklerinden biriydi.

Heybetli taş kapının ahşap kanatları orjinal olarak korumaya alınmıştı. Yerine işlev gören yeni kapı yapılmış ama eski kapı kanatları çıkarılmamış ve üzerinde bırakılmıştı. Bu durum o kadar güzel bir ayrıntıydı ki, hem tarihin korumasını sağlıyor, hem de gerçek yerinde orjinalinin sergilenmesini sağlıyordu. Hele bir de bu orjinal kapı üzerinde mimarın imzasını görünce, kendimizden geçip 700 yıl öncesine doğru bir yolculuk yaptık. Düşünebiliyor musunuz, ahşap kapının sonradan yapılan restorasyonlardan değil de 718 yıl önce, camiinin ilk yapıldığı 1299 tarihindeki haliyle elinizin altında olduğunu? Biraz ürperiyor insan ve bu tarihin korunduğuna büyük bir şükran duyarak adımını atıp ayakkabısını çıkarıyor…

Ayakkabınızı rafa yerleştirip içeriye geçerken sizi mükemmel bir çini kapı karşılıyor. Bu kapıdaki renklere, çininin uygulanışındaki ustalığa hayran oluyor insan. Çininin özelliği, İznik çinilerindeki gibi 15 x 15 cm. plakalar halinde değil, yerine göre 2 cm., yerine göre 5 cm.’lik taşların üzerine özenle işlenmiş ve kapı kenarına döşenmiş olması.

Bu kapıdan içeri girdiğinizde kendinizi bir anda süslü bir ormanın içinde buluyorsunuz. Cami tam 46 adet ahşap sütundan oluşuyor. Bu ahşap sütunlar sedir ağacından yapılmış. Ağaçlar kullanılmadan önce Beyşehir Gölü’nde 6 ay suyun içinde bekletilmiş. Ondan sonra fırınlanmış ve taş altlıkların üzerine yerleştirilmiş. Altlıklar mermer ve büyük ihtimalle burada bulunan bir Roma tapınağının sütun altlıkları. Sütunların başlıkları ise oya gibi işlenmiş. Kirişler süsleme ile bezenmiş.

Tavan tamamen ahşap. Kalem işçiliği ile süslenmiş vaziyette. Hiçbir yerde çivi kullanılmamış. Tamamen ahşap kavelalar kullanılarak yapılmış. Bu hali ile ülkemizde bir eşi yok. Benzerleri Semerkant ve Buhara’da varmış.

Camiinin ortasında bir boş havuz var. Bunun ne işe yaradığını sorduk bizi gezdiren cami görevlisine. Aldığımız yanıt ilginç. Burası kar havuzuymuş. Havuzun üstüne denk gelen çatı açık yapılmış. Bu suretle yağan karın havuzda birikmesi sağlanıyor ve sıkıştırılarak uzun süre erimeden kalması sağlanıyormuş. Karın görevi, kışın caminin ısıtılması için yakılan sobalar nedeniyle ahşap sütunların çatlamasını önlemekmiş. Kar gerekli rutubeti sağlayıp ahşap sütunları koruyormuş. Onarım sırasında çatı kapatılmış ve artık aynı görevi görmesi olanaksız hale gelmiş.

Caminin ortasında, yine ahşap sütunlar üzerine inşa edilmiş hünkar mahfili bulunmakta. Köşede ise şehzade mahfili bulunuyor. Hünkar ve şehzade mahfilinin korkulukları çok güzel ahşap işçiliğiyle bezenmiş.

Veee, geliyoruz minber ile mihraba. Böyle bir ahşap işçiliğini hiçbir yerde göremezsiniz. Tüm minber iğne oyası gibi ahşabın işlenmesi ile büyük bir serenad sunuyor size. Minberin kapısı ise harikulade. Ceviz ağacından yapılmış. Hiçbir çivi veya yapışkan kullanılmamış.

Hele bir mihrap var ki böyle bir çini mihrabı başka bir camide göremezsiniz. Küçük küçük taşlardan oluşan çini mihrap sanki kesintisiz ve yekpare bir görüntü sergiliyor. Küçük çini parçalarını çok yakından baksanız bile zor fark ediyorsunuz. Mihrabın kubbesi de yine muhteşem çinilerle döşeli. Bu çini şaheseri mihrabın ve kubbesinin, ahşap işçiliğinin zirvesi minberin hiç bozulmadan günümüze gelmesi büyük bir nimet.

Camiinin dışında zemine yakın bir taşın Roma dönemi bir yapıdan alınarak kullanıldığı görülmektedir.

Gelelim bu şaheserin tarihine; Camii 1296 – 1299 yılları arasında Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey tarafından yaptırılmış. O tarihte Beyşehir yöresinde hüküm süren Eşferoğulları Beyliği 1280-1326 yılları arasında varlık göstermiş. Seyfettin Süleyman Bey, Anadolu Selçuklu Devleti’nin 3. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında (1264-1283) uçbeyi görevinde bulunuyormuş. Selçuklu’nun zayıflaması üzerine kendi beyliğini kurmuş ve bu güzel eserlerin yapımını sağlamış. Caminin yan tarafında bulunan türbede kendisi, karısı ve oğlu yatmaktadır. Camiden de türbeye bir pencere açılmaktadır.

Camiinin hemen yanında başka bir türbe daha bulunmaktadır. Bunun da Eşrefoğulları Beyliği’nin ismi bilinmeyen bir vezirine ait olduğu sanılmaktadır.

Camiinin yanına, koruma vakfı tarafından yaptırılan tuvalet ve çeşme tamamen mermerden pırıl pırıl yapılmasına rağmen bu tarihi yapı ile uyumsuz bir görüntü sergilemektedir.

Kültür Bakanlığı’ndan acil ve çok önemli ricamızdır; Lütfen bu camiiyi müze haline getirin. Girişte isterseniz 50.-TL ücret koyun. Avrupa’da 10 Euro’dan aşağıya müze yok. Bu mimari şaheseri korumaya alın. Kentte birçok camii var zaten. Bu camiide ibadet yapılmasa Beyşehir bir şey kaybetmez. Ama bu camiyi kaybederse sırf Beyşehir değil, Dünya çok şey kaybeder. Bu camii çok önemli bir Dünya Mirası. Hemen Unesco’ya dosya hazırlanmalı ve bu muhteşem yapı ilelebet korunmalıdır.

Sonuçta, Beyşehirliler ne büyük bir değere sahip olduklarının farkındalar mı acaba bilemiyoruz ama sadece bu camiyi görmek için gidilir Beyşehir’e. Yolunuzun düşmesini beklemeyin, programınızı yapıp yolunuzu düşürün. Pişman olmayacaksınız.

2 thoughts on “BEYŞEHİR’DE BİR MİMARİ ŞAHESER : EŞREFOĞLU CAMİİ (11 Nisan 2017) – KONYA

Bir Cevap Yazın