KARMAŞANIN BAŞKENTİ BANGKOK – TAYLAND 2. Bölüm – (5-8 Aralık 2015)
19 mins read

KARMAŞANIN BAŞKENTİ BANGKOK – TAYLAND 2. Bölüm – (5-8 Aralık 2015)

KARMAŞANIN BAŞKENTİ; BANGOK

Bangok 12 milyon nüfusuyla dev bir karmaşa. Bangoklular için kutsal bir uyum var bu kentte, ama yabancılar için tam bir keşmekeş.

İstanbul’un keşmekeşine alışık olsanız da başka türlü bir tavrı var bu şehrin. Önce tokat gibi yüzünüze çarpıyor, sonra yavaş yavaş kendini sevdirmeye başlıyor.

4 tam günümüz geçti bu şehirde. Giderken gezemediğimiz ne kadar çok köşesi olduğunu anlayıp üzüldük. Yani bu şehir insanı hem kendinden kaçırıyor, hem de içine çekiyor. Tam bir karmaşa. Evet doğru tanım bu; Karmaşanın Başkenti.

Caddeler, sokaklar ağır bir koku ile karşılıyor sizi. Bu koku, sokaklarda yapılan yemeklerin yağ kokusu. Gece-gündüz, her yerde sürekli açıkta yemekler pişirildiği için bu koku Bangok’a sinmiş. Bir süre sonra alışmaya başlıyorsunuz, ancak bu koku ile ilk karşılaşmanız hiç de hoş değil.

Bangok’a 2 günlüğüne gezmeğe gelenlerin bu kenti sevmelerine olanak yok. En kısa zamanda mümkünse hemen kaçmanın planları yapılır. 3. günden sonra ilginç yerlerini keşfetmeye başlıyor insan. 4. günde ise acaba birkaç gün programımı uzatsam mı demeye başlıyorsunuz.

Bangok’un çarşısı-pazarı bol. Her kesime hitap eden inanılmaz bir çeşitlilik var. Konaklamada da seçenek çok. Sırt çantalı yabancıları gördükçe onlara hak verdik. Çantayı sırtına atıp dolaşmak için biçilmiş kaftan Tayland ve Bangok. Yiyecek çok ucuz. Bir lokantaya giderseniz, aynı yiyeceklerle yaklaşık Türkiye’dekinin yarısını ödersiniz. Ancak sokaklar her daim yiyecek satıcıları ile dolu ve Türkiye’deki fiyatların onda birine karnınızı doyurmanız mümkün. Sokak lokantaları adım başı var ve gençler ile bu işi ucuza halletmek isteyenler için bulunmaz nimet. Tabii ki gözünüzü biraz kapatarak… Temizlik hak getire… Sokakta yenilen yemeklerin bulaşığı orada bir kova suda yıkanıyor. Yıkanmak dediğime bakmayın, su gezdiriliyor demek daha doğru.

Bangok’ta tüm yaşam sokakta. Alış-veriş, Çin mahallesi gibi bazı mahallelerde tamamen sokakta. Bangok’un her yerinde, herkes dışarıda yemek yiyor. Ekmeğinden tut, çorbasına, etine, balığına kadar her şey sokakta pişirilip sunuluyor. Ya derme çatma kurulan sokak lokantalarında oturup yiyorsunuz, ya da alıp elinizde yolda giderken veya kaldırıma oturup yiyorsunuz. Vejeteryenlere uygun yemek de var, veganlara uygunu da… Birçok evde mutfak dahi yokmuş. Böylece evler de daha ucuza geliyor haliyle dar gelirliler için.

Hiçbir zabıta, polis v.s. karışmıyor. Dileyen dilediği yerde arabasını yanaştırıp mangalını yakıyor, tüpünü ateşleyip yemeğini pişiriyor, kızartmalarını yapıyor, atıyor tabureleri, al sana lokanta. Yağ, duman, pislik, çöpler, bulaşıklar kimsenin umurunda değil.

Az laf çok fotoğraf deyip göze hitap edelim:

HAVAALANINDAN MERKEZE ULAŞIM

Havaalanından şehir merkezine otobüs, skytrain (1. bölümde fotoğrafları var), metro gibi araçlarla gidebilirsiniz. Biz valizlerle indi-bindi ile uğraşmayalım diye bir taksiye binmek istedik. Taksi şirketlerinin havaalanında standları var. Bu standa uğrayıp nereye gideceğinizi söylüyorsunuz, tarifeden bakarak size ücretini söylüyorlar. Pazarlık ile biraz düşebiliyorlar. Parayı oraya ödeyip fişinizi alıyorsunuz. Sonra dışarıdaki taksi kuyruğunda, fişinizdeki numaraya sıra geldiğinde çağrılıyorsunuz. İngilizce bilen şoföre denk geldiyseniz şanslısınız. Size tavsiyemiz, otelin veya gideceğiniz yerin adresinin Tay alfabesinde yazılmışını yanınızda bulundurun. İngilizce alfabeyi okuyamayan çok kişiye rastladık. İngilizce konuşmayı öğrenmiş olanlar bile, çantadan yetiştikleri için, alfabeyi bilmiyorlar.

Taksi ile havaalanından şehir merkezine taksi tarifeleri, gideceğiniz yere göre 600 ile 900 Baht arasında değişiyor. Yani 50 ila 75.-TL arası.

BANGOK MERKEZDE KALINACAK YERLER

İnternetten bulduğumuz otele gelirken, etrafın derme çatma yapısını görüp; “Aman Allahım, biz nasıl bir bölgede kalıyoruz, nedir bu salaşlık” derken, anlıyoruz ki her yer böyle. Etrafta bir sürü 4 yıldızlı otel. Otelden çıktığınız anda derbeder bir mahallenin ortasındasınız. Ancak oteller, hizmet kalitesi, temizlik, tertip-düzen iyi. Tabii biz 4 yıldızlı otelde kaldığımız için diğerleri hakkında bir yorum yapamıyoruz.

Otelimiz Navalai River Resort, isminden anlaşılacağı gibi nehir kıyısında. Bu nehir Bangok’un ortasından geçen ve ona hayat veren Chao Phraya Nehri. Kentin en merkezi bölgesi olan (Rattanakosin) Büyük Saray ve Wat Pho’ya yürüme mesafesinde. Otelin önünde nehir tekneleri iskelesi var. Bu bölge diğer yerlere göre biraz pahalı olmakla birlikte tercih edilebilir. Çünkü Bangok’ta sabah ve akşam trafiği İstanbul’u aratmıyor. Merkeze yakın yerlerde olunca yürüyerek otelinize gelme avantajı önemli.

Bangok’ta ulaşım için seçenek çok olmakla birlikte uygulamada pek efektif değil. Metro hatları ve skytrain hatlarını harita üzerinde oturtmanız lazım. Ancak ücretsiz dağıtılan haritalarda bu özellik yok. Dolayısıyla ilk işiniz bir kitapçıdan veya havaalanından düzgün bir harita satın almak olmalı. Otobüsü çözemezsiniz, hiç uğraşmayın. Tuk-tuk kullanmak da bir çözüm olmakla birlikte hem sıkı pazarlık yapmalısınız hem de trafikte egzos gazından zehirlenmeyi göze almalısınız. Bir de her köşe başında motosikleti üzerinde durup bekleyenler var. Vietnam’da da görmüştük bu usulü; moto-taksi. Özellikle trafik sıkışıklığında çok işe yarıyor. Ancak bu trafikte, motorun arkasında, yürek ağızda seyahat ne kadar zevklidir, artık karar size ait. Soluduğunuz egzos dumanı da cabası.

GİTMEDEN ALINACAK REHBERLER

Tayland’a gitmeden önce, çok sayıdaki ülke ve şehir rehberlerinden beğendiğinizi alıp öyle gidin. Faydasını göreceksiniz. Tayland’da turların reklam broşürleri her tarafta bol miktarda bulunmasına rağmen, bırakın düzgün bir rehberi, harita bulmak bile mesele.

Size, cep telefonu uygulaması da olan (e-kitap şeklinde), Keremcan Büyüktaşkın’ın “Tayland Gezi Rehberi”ni öneririm. Çok detaylı açıklamalar, planlar, haritalar, tarifeler, kısacası tüm Tayland hakkında aradığınız her şey var.

BANGOK’UN KALBİ; WAT PHRA KAEW VE BÜYÜK SARAY KOMPLEKSİ (GRAND PALACE)

Burası hem bir zamanlar kralların yaşadığı saray, hem de en eski ve görkemli Budist tapınaklarının bulunduğu alandır. Bangok’un ilk gezilecek yeri burasıdır. Biz de öyle yaptık ve sabah erkenden geldik. Ancak inanılmaz bir kalabalık ile karşılaştık. Giriş ücretsiz.

Buraya gelmeden önce kıyafetinize dikkat edin. Şort giymiş erkekler geri çevriliyor. Askılı kıyafet ve mini etek yasak. Kapıda uzun şallar satılıyor. Bayanlar bu şallarla durumu idare ediyor. Erkeklerin böyle bir şansı da yok, izin verilmiyor.

Büyük Saray ve Wat Phra Kaew Kompleksi gerçek bir sanat ve mimari başyapıt. Birbirinden güzel birçok bina arka arkaya dizilmiş. Tamamen altından yapılmış olan büyük Cedi (Chedi) ya da diğer adıyla pagoda insanın gözünü altına doyuruyor.

Şu kısa bilgiyi verelim; “Wat” tapınak demek. Chedi (Jeddi, Cedi) ya da pagoda ise, ölen kralların ya da önemli Budist rahiplerinin küllerinin gömüldüğü yere yapılan, genellikle yuvarlak bir tabandan sivrilerek yükselen anıtlara verilen isimdir.

Wat Phra Kaew, Zümrüt Buda Tapınağı anlamına geliyor. Zümrüt Buda (Emerald Buddha) Taylandın en kutsal heykeli. Yeşim taşından yapılmış bu heykel sadece 66 cm. boyundaymış ama boyundan çok büyük bir değere sahip. Bu heykel için özel bir tapınak yapılmış. Ne yazık ki gittiğimizde bakımda olduğu için tapınak kapalıydı. Göremedik, ancak kitap ve kartpostallarını aldık. Zümrüt Buda’nın mevsime göre giysileri değiştiriliyormuş. Tabii ki giysisi de altından.

ZÜMRÜT BUDA (EMERALD BUDDHA)
ZÜMRÜT BUDA (EMERALD BUDDHA)

SOL ÜSTTEKİ GİYSİSİZ, SAĞ ÜSTTEKİ YAZ GİYSİSİ (Nisan-Temmuz), SOL ALTTAKİ KIŞ GİYSİSİ (Kasım-Mart), SAĞ ALTTAKİ YAĞMURLU MEVSİM (Ağustos-Ekim)

Büyük Saray ve tapınaklar kompleksine ilk bina 13. yüzyılda yapılmış. Sürekli eklenen bina, tapınak ve pagodalarla inanılmaz bir zenginlik gösterisine dönüşmüş. Altın binalar dışında, küçük işlemeli porselenlerden kaplanan binalardaki işçilik şaşırtıcı. Komplekste Angkor Wat’ın da taştan bir maketi var. Şimdi söz fotoğrafların;

Wat Phra Kaew ve Büyük Saray Kompleksi!nden 10 dakika yürüme mesafesinde Wat Pho tapınağı var ki mutlaka görülmesi gerek.

WAT PHO TAPINAĞI

Ülkenin en eski tapınağı. Burada 46 metre uzunluğunda, 15 metre yüksekliğindeki altından yapılma yatan Buda heykeli var ki muazzam bir anıt. Tapınağın her noktasında önemli sanatsal yapılar çıkıyor karşınıza. Giriş ücretli ama çok ucuz. Tabii yine kıyafetinize özen göstermek zorundasınız. Şort, mini etek, askılı tişörtler yasak.

TUK-TUK TURU

Bangok’a varışımızda otele yerleşip hemen kendimizi dışarı attık ve bir tuk-tuk şehir turu aldık. Bangok’ta 400 tane Budist tapınağı bulunuyormuş. Bu tapınakların bazılarını tuk-tuk şoförümüz bize gezdirdi. Ayrıca bir terzihanenin önünde durdu ve bizi içeri davet etti. Meğer dükkan sahibinden para veya benzin fişi alıyorlarmış. Tayland’da bu terzi dükkanları çok yaygın. Kumaşı orada beğeniyorsunuz. Ölçünüz alınıyor ve ertesi gün gömleğiniz ya da elbiseniz hazır. Aslında güzel bir sistem. Eskiden bizim terzihanelerimiz de çok yaygındı. Hazır giyim sektörünün büyümesi ile birlikte hepsi kapanıp gitti. Tayland’da bu adet çok yaygın olarak yaşıyor. Vaktimizi gömlekle geçirmeye hiç niyetimiz yok tabii. Bir bakıp çıkıyoruz. Maksat şoför sebeplensin. Bangok’un ara sokaklarına girdikçe, yaşamın zorluğuna tanık oluyorsunuz. Yoksulluk, kenar mahallelerin derbederliği, derken karşınıza çok güzel bir tapınak çıkıyor. Gecekondu mahalleleri arasına sıkışmış tarihi değerler insanı şaşırtıyor. Zaten Bangok’ta her daim şaşırmaya hazır olun. Çünkü her şey yan yana. En lüks konutun yanında gecekondular, gecekonduların arsında tarihi sanat eserleri tapınaklar, son derce modern devlet kurumu binalarının yanında yıkık dökük mezbelelik yerler…

KANAL TURU

Bangok’un başkent olmasına karar verilince, önce birçok kanal açılıp Chao Phraya nehrine bağlanmış. Böylece etrafta akan tüm dereler ile su yolları oluşturulup birbirine bağlanmış. Tayland’ın yerel teknesi ile bir saatlik bir kanal turu alıp gezdik. pazarlıkla 600 Baht’a anlaştık. Kanallar gezisi, bangok’un bambaşka taraflarını gösterdi bize. Nehir kenarındaki son derece lüks evler, tapınaklar, fakat dibinde dokuncan yıkılacak evler… Görsel olarak çok etkileyici olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Teknenin aşırı sürati nedeniyle biraz survivor gezisi olsa da değerdi.

ÇATUÇAK (Chatuchak -Jatujak) PAZARI

Bu pazarda ne ararsan var. Meyve-sebze de var, mobilya da, giysi de, motorsiklet de, canlı hayvan da, lokantalar da… Merkeze yarım saatlik mesafede. Taksiyle 300 Baht tutuyor. Fiyatlar genelde makul. Başka yerde daha ucuzunu bulmak zor. En iyisi yine fotoğraflar;

3. bölümde, Bangok’a yakın, turlar ile gidilen Ayutthaya Antik Kenti, Yüzen Çarşı (Floating Market), Yazlık Saray ve Kwai Nehri Köprüsü’nü anlatacağız.

2 thoughts on “KARMAŞANIN BAŞKENTİ BANGKOK – TAYLAND 2. Bölüm – (5-8 Aralık 2015)

  1. Yazılarınızla,fotoğraflarınızla,videolarınızla sanki oralardaymışım gibi oluyorum.Ayağınıza,elinize,kameranıza sağlık.Daha nice yolculuklara.

Bir Cevap Yazın